küçük bir nokta buldum. Bu en küçük parça olmalı. | Open Subtitles | لدي نقطة صغيرة هنا إذن لابد وأن هذه هي الأصغر |
Ekranda görülen küçük bir nokta ve küçük bir düğme döndürme işlemi mevcut. | TED | هناك نقطة صغيرة تظهر على الشاشة، ولفة واحدة صغيرة للمفتاح. |
küçük bir nokta gibi hissederim, bir toz zerresi, yıldız tozu, kainatın ortasında yüzen, hiçliğin ortasında, uzayın sınırsızlığında. | TED | أشعر بأنني نقطة صغيرة جداً. ذرة غُبار، غُبار نجم يسبح وسط الكوكب، وسط العدم، وسط العظمة. |
Ama MRI'ında beni endişelendiren küçük bir nokta var. | Open Subtitles | لكن هناك,على أية حال,بقعة صغيرة في هذا التصوير بالرنين المغناطيسي جعلتني أقلق |
Aradaki fark benim ülkem Karayiplerin ortasında küçük bir nokta değil. | Open Subtitles | الفرق هو أن بلادنا ليست مجرد بقعة صغيرة في وسط البحر الكاريبي |
Onlara soracak olursanız İrlanda çok daha büyük bir resim içinde küçük bir nokta. | Open Subtitles | بشكلأكبرمماتتخيلوه. إيرلندا عبارة عن نقطة صغيرة جداً فيصورةأكبربكثير. |
Güneş sadece küçük bir nokta gibi görünür. Birçok yıldızdan biridir artık. | Open Subtitles | ،إنما الشمس نقطة صغيرة واحدة من نجومٍ عديدة |
Venüs bizim için nasılsa, Deimos da Mars'tan bakılınca yalnızca küçük bir nokta. | Open Subtitles | من المريخ ديموس مجرد نقطة صغيرة نفس كوكب الزهرة بالنسبة لنا. |
Mars gökyüzündeki küçük bir nokta sadece. | Open Subtitles | المريخ مجرد نقطة صغيرة في السماء. |
Washington davasındaki tazminatın her versiyonunda takımının kabul etmeyeceği küçük bir nokta vardı. | Open Subtitles | في كل نسخة من مسودات تسوية المفاوضات الخاصة بقضية (واشنطن تاونشيب) كانت هناك نقطة صغيرة لا يوافق عليها فريقك |
küçük bir nokta var. | Open Subtitles | هناك بقعة صغيرة هنا |
Burada küçük bir nokta. | Open Subtitles | بقعة صغيرة هُنا. |