| Daha çok annemin kürsüye çıkmasını beklerken buraya bir şey kazımış. | Open Subtitles | تقريباً، حفر شيئاً على السطح بانتظار أن تصعد أمي إلى المنصة |
| Büyük jüri salonunda kürsüye çıktığım anda David'in sorularına cevap vermek zorundayım. | Open Subtitles | وحين أقف في المنصة أمام هيئة المحلفين، سأضطر للإجابة على أسئلة دايفيد. |
| Bana verilen görev kürsüye çıkıp dikilmem, ne söylemeyeceğimi bilmem gerek. | Open Subtitles | حتى أقف هناك على تلك المنصة يجب أن أعلم ماذا أقول |
| Şef Robinson'un kürsüye gelmesini istiyorum, lütfen. | Open Subtitles | أود من السيد روبنسون ان يتقدم للمنصة رجاء |
| Beni kürsüye çıkardığında ne olacağını biliyor muydun? | Open Subtitles | عندما قمت بوضعى على منصة الشهود هل كنت تعلم ماذا سيحدث ؟ |
| Bu palyaçoyu kürsüye çıkarır bir dakika içinde gerçeği söyletirim. | Open Subtitles | سأضع هذا المهرج على المنصة و سيخبرني الحقيقة في دقيقة |
| O zaman sana, bu insanların hepsini arayıp, kürsüye çıkarmanı öneriyorum. | Open Subtitles | اذاً أنا أقترح انك تكلم كل واحدٍ منهم وتضعهم على المنصة |
| Simdi kürsüye olayi gören bir Sahiti, olayi gören tek Sahiti çikariyorum. | Open Subtitles | سأدعو الآن من المنصة شاهد عيان، الشاهد العيان الوحيد |
| Simdi Tegmen Manion'u tekrar kürsüye davet edecegim. | Open Subtitles | إستدعي الملازم أوّلِ مانيون إلى المنصة الآن. |
| İki tarafın avukatları lütfen kürsüye yaklaşsınlar... ki bunu kendi aramızda konuşabilelim. | Open Subtitles | الإدعاء والمحامى من فضلكما الإقتراب من المنصة لكى نناقش هذا الموضوع بخصوصية أكثر |
| Beraberindekilerle birlikte Başkan orta koridordan geçip kürsüye yaklaşıyor. | Open Subtitles | لقد وصل الرئيس مصحوبا بلجنة المرافقين يسير عبر الممر الرئيسي صوب المنصة |
| Sayın Yargıç, kürsüye gelebilir miyim? | Open Subtitles | حضرة القاضي أطلب محادثة المحامي على المنصة |
| Efendim, polis memuru Aloysius Habighorst'u kürsüye davet ediyoruz. | Open Subtitles | معاليك , إننا ندعو ضابط شرطة الويسيوس هابيفورست إلى المنصة |
| Sayın Yargıç, kürsüye yaklaşmak istiyorum. | Open Subtitles | سيادة القاضي ,أود الاقتراب من المنصة هذا طلب غير معتاد |
| Saat 1 'de tüm kazananları ödüllerini vermek üzere kürsüye çağıracağız. | Open Subtitles | تذكروا، نحن نريد أن جميع الفائزين يكونوا علي المنصة الساعة الواحدة ليتسلموا جوائزهم |
| Sayın yargıç, savcılık Ralph Ferguson'u kürsüye çağırmak istiyor. | Open Subtitles | سيدى, الادعاء يود أن يستدعى رالف فيرجسون للمنصة |
| kürsüye çıkmanın tek nedeni Hanson'u karalamak. | Open Subtitles | انا فقط اقول يجب ان تعلمي عندما تصعدين للمنصة ستكون هناك عريضة اتهام لـ بيلي هانسون |
| Siz de farkettiniz ki, kürsüye çıktıktan sonra, yalan beyanda bulundu. | Open Subtitles | وأكتشفت بعد أن أعتلى منصة الشهود أنه حنث بقسمه |
| kürsüye çıkacaksın, seni tanıtacağız kız kardeşini tanıtacağız sonra senin terfiini açıklayacağım. | Open Subtitles | سوف تذهب إلى المنصه وتتقدم بصوره رسميه وتقدّم أختك، ثم سأعلن ترقيتك |
| Pazar günü muhalefet liderleri kürsüye çıktı ama yine kayda değer bir şey söylemediler. | Open Subtitles | جاء قادة المعارضة على المنصّة يوم الأحد؛ و مرّةً أخرى، لم يقولوا أي شيء جدير بالإهتمام |
| Eğer istediği buysa, onlardan birini kürsüye çağırması gerekir. | Open Subtitles | وإن كان هذا ما يريده فعليه أن يستدعي أحدهما للشهادة |
| - Sizi kürsüye çıkararak gösterebilirim. | Open Subtitles | حسناً لم لا أريك بإقحامك في الأمر |
| Yapma bunu. Onu kürsüye çıkaracaktın,.. | Open Subtitles | لا تعطيني هذا لقد كنت على وشك وضعه بالمنصة |
| Mahkeme Bay Babu Bhatt kürsüye çağırabilir. | Open Subtitles | يستدعي الادعاء السيد بابو بات إلى المنصة. |
| Bence, onu herhangi bir nedenden kürsüye çıkarmanız aptallık. | Open Subtitles | فى رأيى ، أنت غبى لوضعة على منصة الشهادة مهما كان السبب |
| Yargıç, mübaşirden Bayan Vito'ya kürsüye kadar eşlik etmesini rica eder misiniz? | Open Subtitles | سيادة القاضي، هل ستأمر الحاجب ليرافق الآنسة فيتو لمنصة الشهود؟ |
| Sayın Yargıç, Ted Clubberlang'i kürsüye çağırıyorum. | Open Subtitles | سيادة القاضي أنا أُطالب بمثول) (تيد كلابرلانغ) على المنصة |