Bu kırışıkları geri vermek isterdim. | Open Subtitles | أنا لا أمانع بإعادة البعض من هذه التجاعيد |
Bu kırışıkları geri vermek isterdim. | Open Subtitles | لن أمانع بإعادة بعض هذه التجاعيد. |
- Eğik konumda sıkıştırılmış. - Bu, kırışıkları da açıklar. | Open Subtitles | لقد أحكم إغلاقه في وضعيّة الانحناء - هذا من شأنه أن يوضح التجاعيد - |
Botoks kasları felç eder... mesela alnınızda, kırışıkları, kaş çizgilerini kontrol altına alır. | Open Subtitles | . يعمل ( البوتكس ) على شلّ العضلات مثل الجبهة , . الجبهة التي تسيطر على التجاعيد , خطوط الغضب |
Bu kırılmış bir kemiği hemen tamir etmenin hazzı gibi ya da başarılı bir akciğer nakli yapmak gibi ya da kırışıkları yok edip insanı 20 yıl gençleştirmek gibi değildir. | Open Subtitles | ـ ليس كما نحصل على الإرضاء الفوري ...جراء إصلاح عظم مكسور أو ـ أو القيام بزرح رئة ناجح ـ أو حتى قطع التجاعيد لمدة 20 عاما مستحقة |
Deriyi düzleştirip kırışıkları yok ediyor. | Open Subtitles | ينعم الجلد ، يزيل التجاعيد |
kırışıkları kafana takma. | Open Subtitles | لا تقلق بشأن التجاعيد. |
Kibarlar, zenginler, genelde açık havada çalışmayı gerektiren işler yapmıyorlar, bedensel işlerde çalışmıyorlar, daha çok sosyal desteğe sahipler, daha az sigara içiyorlar-- bu nedenle bir grup içiçe girmiş sosyal, politik, kültürel nedenden ötürü ciltleri daha az kırışıyor. Bu, kırışıkları azaltan şeyin sebze ve zeytinyağı olduğu anlamına gelmiyor. | TED | إنهم من الطبقة الراقية، أغنياء مترفون .. غالباً لا يعملون في العراء، فهم غالباً لا يعملون بأيديهم، ولديهم دعم إجتماعي أفضل .. ولا يميلون للتدخين وبسبب كل هذه الصفات المثيرة المميزة معاً وأسباب إجتماعية وسياسية وثقافية، فى الغالب لديهم تجاعيد أقل. ذلك لايعني أن الخضروات أو زيت الزيتون هي سبب التجاعيد الأقل لا من قريب أو بعيد. |
-O zaman bu kırışıkları açıkla. Mazeretim yok efendim. | Open Subtitles | - إذاً ، إشرح التجاعيد . |