| Evet, banliyödeki insanlar, parayla ilgili konuşmazlar çünkü paraları olduğunda, bu, diğerlerini kızdırır. | Open Subtitles | نعم، لا يتحدث الناس عن المال في الضواحي لأنهم حين يفعلون، يغضب أناس آخرون. |
| Zengin, başarılı ve zayıfım. Genelde birilerini kızdırır. | Open Subtitles | حسنًا، أنا ثري وناجح ونحيف وهذا عادتًا ما يغضب الناس |
| Bu insanları kızdırır. | Open Subtitles | هذا الأمر يغضب الناس |
| Bu bazı aileleri epey kızdırır, ne dersiniz? | Open Subtitles | هذا سيغضب مجموعات معينة من العائلات, ألا تعتقد ذلك؟ |
| - Bu insanları nasıl kızdırır? | Open Subtitles | -كيف سيغضب ذلك الناس؟ |
| Karşılıksız olmasını istemiyorlar. Bu onları fena kızdırır. | Open Subtitles | إنهم لا يريدون إيداع المال لك و لا تسدد لهم، لأن هذا يضاقهم. |
| Kaçmak, onu sadece kızdırır. | Open Subtitles | -الهروب سوف يغضبه فحسب |
| - Yazarı kızdırır tabii. | Open Subtitles | لذا كان يرتجل هذا يغضب الكاتب |
| Ooh, ve Stan'i en çok ne kızdırır biliyor musunuz? | Open Subtitles | ! هل تعلم ماذا سيجعل (ستان) يغضب حقاً. |
| "Gomer, Çavuş Carter'ı kızdırır." | Open Subtitles | يغضب الرقيب |
| Çünkü bu Jack'i kızdırır. | Open Subtitles | (لأن هذا سيغضب (جاك |
| Karşılıksız olmasını istemiyorlar. Bu onları fena kızdırır. | Open Subtitles | إنهم لا يريدون إيداع المال لك و لا تسدد لهم، لأن هذا يضاقهم. |
| Bu onu kızdırır. | Open Subtitles | هذا يغضبه |