hayatı, kızları ve votka içmeyi seven neşeli ve çok şeker bir adam olduğunu anlardınız. | Open Subtitles | كان مرحًا، وشابًا محبوبًا يعشق الحياة، احتساء الڤودكا، والفتيات |
Bu andan itibaren, okulu ikiye ayırıyorum, kızları ve erkekleri sonsuza kadar ikiye ayırarak. | Open Subtitles | من الآن فصاعداً سأقسم المدرسة نصفين وسأفصل بين الفتية والفتيات للأبد |
Oturup sabaha kadar kaykaycıları, kızları ve olup biten her şeyi seyredebilirdim. | Open Subtitles | بإمكاني الجلوس هنا طوال الليل وأشاهد المتزلجون والفتيات وكل ما يجري |
Bana göre berbat, çünkü siz beyler bütün kızları ve dikkatleri üzerinize çekiyorsunuz! | Open Subtitles | انه سيئ من اجلي، بسبب انتم تحصلون على كل الفتيات و الأهتمام |
kızları ve atları seviyor. | Open Subtitles | إنه يعشق الفتيات و الخيول |
Genç kızları ve kadınları hikâyelerinin önemli olmadığı ve bir hikâyeci olmalarına izin verilmediği düşüncesinden vazgeçirmenin bir yolunu bulmalıyız. | TED | وجدنا سبيلًا لمنع الفتيات والنساء اليافعات من الشعور بأن قصصهن ليس لها أهمية، لكن لا يسمح لهن بأن يكن راويات القصة. |
Clara Haber, kızları ve beni ailenle yemeğe davet etti. | Open Subtitles | يجب ان تعلم كلارا هابر قد دعتنا انا والفتيات على العشاء |
Ve bazen kızları ve erkekleri ayırıyorlar. | Open Subtitles | او احيانا حتى في تقسيم الفتيان والفتيات |
"Ancak o zaman tekrar yaşamı ve kitapları kızları ve mutluluğu düşünebiliriz." | Open Subtitles | وقتـها يمكننا أن نـفـكـر" "ثانية فى الحياه و الكتب "والفتيات والسعاده..." |
kızları ve kayaları çizen Anna. | Open Subtitles | انهـا ( أنـا )ـ التي ترسم الصخور والفتيات الصغيرات |
kızları ve Lucius'u Clarisa'ya yolladım. | Open Subtitles | أرسلت الفتيات و (لوسيس) إلى (كلاريسا) |
Çünkü öfkeyi feminenlikten ayırmak demek kızları ve kadınları bizi haksızlıktan en iyi koruyan duygudan ayırmak demektir. | TED | لأن فصل الغضب عن الأنوثة يعني أننا نحرم الفتيات والنساء من العاطفة التي تحمينا من الظلم؟ |