Başsavcılık elimizde yeteri kadar delil olmadığını söyledi... | Open Subtitles | كما تعلمون، لسوء الحظ، النائب العام قال أننا لا نملك أدلة كافية لكي , امم |
Samar Narkotikle konuştum ellerinde iki ailenin de işlerine son verecek kadar delil olduğunu söylediler. | Open Subtitles | ، لقد تحدثت للتو مع المُدعي العام ويقول أنه يمتلك أدلة كافية لإبعاد العائلتان عن العمل |
Bana bak,elimizde seni hapse atacak kadar delil var. | Open Subtitles | إسمع لدينا أدلة كافية لسجنك مباشرة |
Hayatinizi mapusta geçirmenize yetecek kadar delil topladim su an Bay Dean Ansony Baker. | Open Subtitles | أنا لدي أدلّة على نشاطاتك تكفي للزّج بك في السجن طيلة حياتك، يا سيد (دين أنتوني بيكر) |
Hayatınızı mapusta geçirmenize yetecek kadar delil topladım şu an Bay Dean Anthony Baker. | Open Subtitles | أنا لدي أدلّة على نشاطاتك تكفي للزّج بك في السجن طيلة حياتك، يا سيد (دين أنتوني بيكر) |
Kulübeyi boşaltmalarını söyle. profesörü asmaya yetecek kadar delil bıraksınlar. | Open Subtitles | أخبرهم أن ينظفوا الكوخ وأن يتركوا دليل كافي لإعدام البروفيسير |
- Onu tutacak kadar delil yoktu ellerinde. | Open Subtitles | ماذا؟ لم يكن هناك أدلة كافية لحبسها. |
Onu tutuklayacak kadar delil bulursak sana mesaj atarız. Belki oynamaya başlamana bile gerek kalmaz. | Open Subtitles | وإن وجدنا أدلة كافية للإعتقال أولا، سنراسلك، وربما لن تضطر حتى للعب! |
"Charles'ı cezaevine uzun süreliğine gönderecek kadar delil var." | Open Subtitles | هناك أدلة كافية لإرسال (تشارلز) إلى السجن لمدة طويلة |
Elimizde 3 soygundan dolayı seni içeri tıkacak kadar delil var. | Open Subtitles | لدينا دليل كافي لإتهامك بسطو مسلح ثلاثة مرات |