"kanıtlıyor" - Translation from Turkish to Arabic

    • يثبت
        
    • تثبت
        
    • يُثبت
        
    • تُثبت
        
    • أثبت
        
    • يبرهن
        
    • أثبتت
        
    • يُثبتُ
        
    • تؤكد
        
    • دليل على
        
    • يدل
        
    • ليثبت
        
    • ستثبت
        
    • يثبتُ
        
    • اثبتت
        
    Bu en azından bize bir şeyi kanıtlıyor. Buradan gerçekten çıkılabilirmiş. Open Subtitles على الأقل هذا يثبت شيئآ انك بالفعل يمكنك الخروج من هنا
    Köpek kulübesindeki battaniye, küçük kızın birisi yaralandıktan sonra burada olduğunu kanıtlıyor. Open Subtitles دماء غطاء بيت الكلب يثبت بأن الطفلة كانت هناك بعدما أصيب أحدهم
    Parayı kimin çaldığını bilmiyoruz ama bu Mondain'ın masum olduğunu kanıtlıyor. Open Subtitles نحن لانعلم من الذي سرق النقود لكن هذا يثبت براءة ماندان
    Belge bir anlaşma olduğunu öne sürmüyor. Bu anlaşmayı kanıtlıyor. Open Subtitles الوثيقة لا توحي بوجود علاقة هي تثبت وجودها بشكل مطلق
    Fletcher'ın suçunu üstüne aldın, ve bu kaset kanıtlıyor bunu. Open Subtitles أنت تحمًلت اللوم من أجل فليتشر وذاك الشريط يُثبت ذلك
    Sizin gibi herkesle olmak için ünlü olmak zorunda olunmadığını kanıtlıyor! Open Subtitles يثبت بأنك لا يجب أن تكون شعبيا لكي تجعل الآخرين يحبونك
    Bu kanıtlıyor ki bazen ilk denemeyi bir kenara atmak gerekiyor. Open Subtitles حسنا هذا يثبت شيئا واحد يجب ان ترمي اول بانكيك تصنعيها
    O gerçekten iyi bir adam olmak istiyor ve bunu bana gün geçtikçe kanıtlıyor, ama şunu diyebilirim ki bu onu gerçekten sarsıyor. Open Subtitles إنه حقاً يريد أن يصبح شخصاً أفضل وهو يثبت لي كل يوم أنه تغير ولكن يمكنني القول بأن ذلك له تأثير سئ عليه
    Varlık olabilecek bir başkan yardımcısı arıyoruz. Bu araştırma öyle olmadığını kanıtlıyor. Open Subtitles نحنُ نبحث عن نائبٍ للرئيس ثمين، بحثنا هذا يثبت أنها ليست كذلك
    Yaptığımız incelemeler yanığın üzerinden 24 saatten fazla geçmediğini kanıtlıyor. Open Subtitles واختبارنا يثبت ان الحرق لم يمكث اكثر من 24 ساعه
    Bu yine kanıtlıyor ki, tesadüfi sonuçlardan bahsederken, doğru dersleri çıkarmayı bilmek o kadar da kolay değil. TED وهذا يثبت مرة اخرى انه حينما نتحدث عن العواقب الغير مقصودة فإنه ليس من السهولة بمكان ان نستخلص منها العبر والدروس
    Haksız olduğumuzu her zaman kanıtlıyor. Yani İnternet'teki insanlar, bazıları iyi bir iş çıkartmadı. TED دائما ما يثبت أننا مخطئون. وبالتالي الناس في الأنترنت، بعضهم لم يبل جيدا.
    Bu şeyler, insan denen canlının birlikte hareket ettiğinde ve gerçekten zorladığında olağanüstü ilerleme kaydedebileceğini kanıtlıyor. TED هذا يثبت أن هذه الفصائل من البشر قادرة على تحقيق تقدم باهر وجبار إن تعاوانوا مع بعضهم البعض وحاولوا بكل مقدرتهم.
    Ama bu bir şeyi kanıtlıyor. Open Subtitles تثبت شئ واحد بكل هذا انت لا تفعل ذلك لتنقذ حياه
    Kaynak kayıtları Kıbrıs kaydının sahte olduğunu kanıtlıyor. Open Subtitles التسجيلات الأصلية التي تثبت أن تسجيلات قبرص مزيفة
    Bu Teorin ölmekte ve çökmekte olan yıldızlar için işe yarar. Bir tekillik'in var olduğunu kanıtlıyor. Open Subtitles نظريتك تعمل على تساقط وموت النجوم أنها تثبت التشكيل ينبغي أن يوجد
    Ortalama ABD çalışanları, ücretli izinlerinin yalnızca yarısını kullanıyor, bu da ara verme fırsatımız olsa bile ara vermediğimizi kanıtlıyor. TED يستخدم المواطن الأمريكي العادي نصف رصيد إجازاته مدفوعة الأجر فقط، مما يُثبت أنه حتى وإن أُتيح لنا خيار الاستراحة،
    Bu fotoğraf yıllardır ailemi ve oğlumu hedef aldığını kanıtlıyor. Open Subtitles الصورة تُثبت أن أنكِ كنتِ تستهدفين عائلتي وإبني منذ سنين
    Söylemeye çalıştığım, hangi ulaşım yönteminin... ...daha iyi olduğunu kanıtlıyor olduğum değil. TED ما أريد أن أقوله هو، أنني لا أحاول أن أثبت أي نظام للتنقل هو الأفضل.
    Bence bu sevginin hiç de öyle güçlü bir sihir olmadığını kanıtlıyor. Open Subtitles أعتقد أنّ هذا يبرهن بأنّ الحبّ ليس السحر الأقوى مِنْ كلّ سحر
    Roma'daki tecrübelerim kanıtlıyor ki, verileri kullanarak hayat kurtarabiliriz. TED تجربتي السابقة في روما أثبتت أنه باستخدام البيانات يمكنكم إنقاذ الأرواح.
    Siz zengin kolej çocuklarının hata yaptığınızı kabullenecek kadar eğitim almadığınızı kanıtlıyor. Open Subtitles يُثبتُ بأنّكم يا أولادَ الكليَّاتِ الأغنياءِ متعلمتوش بما فيه الكفاية... للإعتِراف بالخطأ.
    Bu laboratuar sonuçları yıllardır vaaz çektiğim şeyi kanıtlıyor fosforilasyon enzim emiliminde kilit noktadır. Open Subtitles ستون هيل: هذه النتائج تؤكد ان المختبر سوف يستغرق وقتا طويلا للتأكيد هذا هو مفتاح الفسفرة لانزيم الاستيعاب.
    Amfoterisin verme fikrimin onun sonu olduğunu kanıtlıyor. Open Subtitles دليل على أن فكرتي العبقرية بإعطائه الأمفوتيريسن تقتله
    Bu memurlarınızdan birinin bir mahkumu kasıtsız olarak öldürdüğünü kanıtlıyor. Open Subtitles فإنه يدل على القتل غير العمد لسجين واحد من الضباط.
    Bu, her şeyin bir ilki olduğunu kanıtlıyor. Open Subtitles يذهب إلى هناك ليثبت أن هناك مره أولى لكل شيء.
    Elinize bulaşmış kanlar bunu kanıtlıyor Open Subtitles ستثبت لهم الدماء اللتي على ايدينا ذالك
    Bu hiç kolay değil. Tarih bunu kanıtlıyor. Open Subtitles أوه ، إنه ليس بهذه السهولة والتاريخ يثبتُ ذالك
    Bugün, Olivia bana duyduğu aşkı sana kanıtlıyor Angier. Open Subtitles اليوم اثبتت اوليفيا حبها لي لك يا انجيير

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more