Amerikan Anayasını örnek alırsak, masumiyeti kanıtlayabilecek her tanık çağırılabilir. | Open Subtitles | سيدتى القاضية , دستور الولاية يتصدر الزعامة هنا والقانون يعطى الحق فى إستجواب أى شاهد لإثبات البراءة |
Olanları kanıtlayabilecek delillerin toplanması için yardım istedim. | Open Subtitles | طلبتُ أدوات لجمعِ الأدلَة لإثبات ما حصَل |
Ama gerçekten ne olduğunu kanıtlayabilecek başka bir yol var mı? | Open Subtitles | ولكن أ هناك أي طريقة لإثبات أن هذا ما حدث حقا ؟ |
kanıtlayabilecek şahitlerim var, Bayan Vaughn'un kendisi de dahil. | Open Subtitles | ولدي شهود لإثبات الأمر بمن فيهم الآنسة فان نفسها |
Görünüşe göre hükümetinizin barış anlaşmasının altında yatan unsurları kanıtlayabilecek tek kişi ben değilim. | Open Subtitles | على ما يبدو أنني لستُ الوحيد القادر على إثبات تآمر عناصر في حكومتك على تقويض عملية السلام |
Demek dizüstünüzü kullanmasını siz istediniz yani ortada mevzubahis kodu Ralph'ın oluşturduğunu kanıtlayabilecek bir yol yok. | Open Subtitles | لذا، أنت كان له استخدام الخاصبكالكمبيوتر لذلك ليس هناك وسيلة حقيقية لإثبات أن رالف خلق التعليمات البرمجية في السؤال ؟ |
Bunu kanıtlayabilecek yara izleri Taşıyorum halen. | Open Subtitles | ما زلت لدي الندب لإثبات ذلك |
Ve bunu kanıtlayabilecek tek kişi de sizsiniz. | Open Subtitles | وأعتقد انك المفتاح لإثبات ذلك |
Görünüşe göre hükümetinizin barış anlaşmasını baltalamaya yönelik eylemlerini kanıtlayabilecek tek kişi ben değilim. | Open Subtitles | لستُ الوحيد القادر على إثبات تآمر عناصر في حكومتك على تقويض عملية السلام |