Ama Kayzer, Almanya`nin en önemli kumandaniydi. O en büyük komutandi. | Open Subtitles | لكن القيصر ، كان القائد الأعلى في ألمانيا وأمير حربها الأعلى |
Kapıya iki gestapo subayı bıraktım ve Kayzer'i hastaneye götürdüm. | Open Subtitles | تركت اثنين من ضباط جيستابو لحماية البوابة وأخذت القيصر للمشفى. |
Kayzer'in kıçına sokarken çizmişsem uyacaktır. | Open Subtitles | ستكون كذلك عندما أرسمها مغروزةً في مؤخرة القيصر. |
Aynı zamanda bir Alman amirali olan Kayzer, ülkesini 20.yüzyıla dünya çapında bir donanma kurarak taşımıştı. | Open Subtitles | كان القيصر قد أخذ بلادة لدخول القرن العشرين.. بوصفه قائد بحري موجداً بحرية ألمانية عالمية |
S.ktir, Kayzer! Daima tüylerini ürpertecek bir şey buluyorsun. | Open Subtitles | اللعنة يا (قيصر) هذه الأشياء تجعلك تشعر بالذعر دوماً |
Kayzer'in, azınlıklar sorununu çözmek için basit bir çözümü vardı. | Open Subtitles | كان للقيصر حل بسيط للتعامل مع مشاكل الأقليات القومية |
Bu tuhaf plan, Kayzer'in Amerika'nın Pasifikte büyüyen gücüne sinirlenmesi ile ortaya çıkmıştı. | Open Subtitles | كان يقود كل تلك الخطط العجيبة استياء القيصر الألماني من القوة الأمريكية المتعاظمة في المحيط الهادئ |
Ve Kayzer'in nefret ettiği toprak gaspı, tamahkarlık ve kapitalizm aslında daha da yayıldı. | Open Subtitles | أفكار القيصر الألماني وكراهيته للاستيلاء على الأراضي والطمع والرأسمالية.. كانت ،في الحقيقة ،قد انتشرت لمجال أوسع |
Zamanı geldiğinde Kayzer'den daha güçlü bir hale geleceklerdi. | Open Subtitles | كانا سيصبحان ، مع الوقت أكثر قوة من القيصر الألماني نفسه. |
Kayzer, savaşın patlamayacağından o kadar emindi ki, tatile çıktı. | Open Subtitles | كان القيصر الألماني واثقاً جداً أن لا حرب ستحدث لدرجة أنه خرج في إجازة. |
Bunun üzerine Kayzer, Sırbistanın savaşı asla göze alamayacağını söyledi. | Open Subtitles | في ذلك الوقت ، لاحظ القيصر أن صربيا لن تخاطر أبداً بالحرب. |
Kayzer, ülkesini bölgesel bir saldirgan güç olarak degil uluslararasi barisin koruyucusu olarak tarif etmisti. | Open Subtitles | لم يعطي القيصر الانطباع عن بلاده أنها دولة عدوانية ذات طموحات إقليمية بل بوصفها راعية للتوافق الدولي. |
Fakat Kayzer, 1913'te birlesme sürecinin tamamlanmamis oldugunu anladi ve bu zayifligi itiraf etti. | Open Subtitles | لكن القيصر ، وفي عام 1913 أدرك أن عملية الوحدة لم تكتمل تماماً وأن التفرق سيسبب الضعف. |
Kayzer, yöneticiler toplulugundaki en rahat kisiydi. | Open Subtitles | كان القيصر يشعر براحة اكبر عندما يكون بين ضباطه |
Kayzer hâlâ yaşıyor ve Alman halkı için büyük bir sembolik önem taşıyor. | Open Subtitles | بلا شك القيصر لا يزال حيّاً. كرمز وطني للشعب الألماني. |
Şu an itibarıyla Kayzer'in güvenliği imparatorluk için büyük önem teşkil ediyor tabii ki senin için de. | Open Subtitles | وحتى الآن حماية القيصر.. قلق كبير لرئيس الحزب النازي. وبالتالي، لك أيضاً. |
General, eğer Kayzer Hollanda'da ise onu nasıl muhafaza edeceğim? | Open Subtitles | سيدي إذ كان القيصر في هولندا.. كيف بإمكاني حمايته؟ |
Ben albay Sigurd Von İlsemann Kayzer'in yaveriyim. | Open Subtitles | أنا العقيد سيغورد فون إلسمان المُكلف بحراسة حرس القيصر. |
Kayzer'e söyle, davetine icabet etmekten onur duyarım. | Open Subtitles | أخبري القيصر أن لي كامل الشرف بقبول دعوته |
Kayzer. Fransa'da, o tankın arkasında beni yatıştırmıştın. | Open Subtitles | (قيصر)، لقد تحدث معي خلف تلك الدبابة في (فرنسا) |
Kayzer, büyük popoların nesini sevdiğini anlamaya başlıyorum. | Open Subtitles | (قيصر)، سأشاركك إعجابك بالأرداف الممتلئة |
Aldığım emirler derhal Kayzer'in muhafız birliğinin komutasına geçmemi gerektiriyor. | Open Subtitles | أوامري تفرض علّي القيادة الفورية للحرس الشخصي للقيصر. |