"kemikte" - Translation from Turkish to Arabic

    • العظم
        
    • عظمية
        
    • بالعظام
        
    kemikte bulunan çizgiler, keskin kenarı olmayan, keskin uçlu bir silahı gösteriyor. Open Subtitles نعم. شقّ وُجد على العظم يشير إلى سلاح حاد بدون حافة للقطع
    Buna sebep olan silahın kemikte herhangi bir iz bırakıp bırakmadığını bilmeliyim. Open Subtitles أحتاج لأن أعرف إن كان السلاح قد ترك أيّ آثار على العظم
    Bunlar, aslında kemikte delik açmak için kullanılırlar ve kemik iliğini veya örnek kemik lezyonlarını toplar. TED هذه في الحقيقة تستعمل في الحفر داخل العظم لتجمع أجزاء من النخاع العظمي او عينات من إصابات العظم
    Tırtıklı bir bıçak kullanılmış, kemikte izleri var. Open Subtitles و لقد استخدموا نصلاً مسنناً شق أنماطاً سنيةً على العظم
    kemikte zedelenme yok içerde kalan metal de yok görünüyor. Open Subtitles لا توجد إصابات عظمية ولا احتباس للمعادن.
    Süngerimsi kemikte florür düzeyi oldukça düşük. Open Subtitles مستويات منخفضة جداً من الفلورايد في العظم الموازي
    bu da mantıklı degil,çünkü beyin kanamasına neden olabilecek herhangi bir hasar kemikte büyük bir iz bırakmalı. Open Subtitles و هو امر غير منطقي, لانه لأن أي جرح ينتج عنه نزيف دماغي بهذا الكبر يجب ان يترك علامة على العظم الحي
    Kendini çıkarması da kemikte iz bırakmayabilir. Open Subtitles و من ثم الانتفاخ بحد ذاته يمكن انه لم يترك علامة على العظم
    Biri boynuna şırıngayla enjekte edince kemikte çukur oluştu. Open Subtitles وخز شخص ما إبرة في عنقه فأحدث فراغاً في العظم
    Adli Tabip kemikte mikroskobik alet izleri bulmuş. Open Subtitles الطبيب الشرعي وجد اثار آلات مجهرية على العظم
    kemikte bulunan herhangi bir silah izi yok mu? Kemiği derinden kestiğinde, izler de gitmiş. Open Subtitles الآثار تركت عندما قطع السلاح عميقا في العظم
    kemikte, kurbanın yakın menzilden vurulduğunu gösteren, barut kalıntısı var. Open Subtitles هناك بقايا مسحوق على العظم تشير إلى أن الضحية قد أُطلق النار عليها من مسافةٍ قريبة
    Yarılan bölgedeki kemikte eksiklik var. Ölümden sonra kopmuş. Open Subtitles ثمة إنعدام للكدمات على العظم عند مكان الجرح
    kemikte mikroskopik bir delik gibi görünen bir şey buldum. Open Subtitles إنّما عثرتُ على ما يبدو أنّه ثقب بالغ الصغر في العظم.
    Kalsiyum ve fosfor süratle kemikte birikir. Open Subtitles حيث يندفع الكاليسوم والفسفور بشدة نحو العظم.
    Bu kemikte başka kimyasal ya da çevresel etkenlere ait durumlar var mı diye analiz yapmalıyız. Open Subtitles علينا تحليل العظم لنرى إن كان هناك كيماويات أخرى أو حضور علامات بيئية
    Sonra da sen greft için paryetal kemikte 2'ye 3 santimetrelik bir parçayı işaretlersin. Open Subtitles وبعدها ستُعلّمين أنتِ مساحة 2×3 سم من العظم لأجل الطعم.
    Bu derin yırtılmanın göstergesi şudur ki ...kesik kemikte boydan boya yapılmış. Open Subtitles إنّها إشارة إلى تمزق عميق بقطع يصل إلى العظم.
    Kortikal kemikte de aynı şekilde, beklediğimden fazla. Open Subtitles يظهر أنّ هناك تقشراً كبيراً على العظم القشري أكثر من المعهود.
    Doku tahribatın ve damar sisteminde hasar meydana gelmiş bir de kemikte kırılmalar. Open Subtitles لديك تلف في الأنسجة وخطورة في الأوعية الدموية -وشظايا عظمية
    İddia makamının suça dair teorisi kemikte yabancı maddeyi içermiyor. Open Subtitles نظرية الإدعاء حول الجريمة لم تتضمن الأمور الخارجية المتعلقة بالعظام

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more