| kervan burada, bu küçük Abwa vahasında duraklamış, Hz. Amine gücünü geri toparlasın diye Hz. | Open Subtitles | توقفت القافلة هنا في واحة ابوا الصغيرة لترك محمد وأمه |
| Muhammed bu dinlenme yerinde tek başına kalmış, annesinin vefatını seyretmiş ve ancak bir sonraki kervan bu köklü yolculuğa başladığında tekrar topluma entegre olmuştur. | Open Subtitles | يشاهد أمه تموت وهو وحيدا حتى تأتى القافلة التاليه وبهذه الرحلة المنتظره |
| Şehre giren her kervan dikkatle incelenmeli. | Open Subtitles | كل القوافل التي تدخل المدينة يجب أن تراقب |
| Ayrıca Musa ya da başka bir erkeğin önünde kervan malı gibi teşhir olamayacağım. | Open Subtitles | و لن أذهب لأعرض نفسى مثل سلع القوافل أمام موسى أو أى رجل آخر |
| Az parayla seyahat etmeyen biri olarak, görebileceğimiz en uzak noktaya uzanan bir kervan götürdü. | TED | ولأنه ليس ممن يسافر بميزانية محدودة، أحضر قافلة تمتد على مد البصر. |
| Bir kervan görüyorum çölde ilerliyor kumların üstünde. | Open Subtitles | أنا أرى قافلة تجارية كبيرة... قادمة عبر الصحراء... بين الرمال |
| Gerçekten de kervan yürüyor. | TED | وبالطبع، تلك القافلة مواصلة في المسير. |
| Ve kervan duruyor çünkü kaybolduklarını düşünmeye başlıyorlar ve çünkü önlerinde dağların yükseldiğini görüyorlar. | Open Subtitles | والآن تتوقف القافلة... لأن البعض منهم يعتقدون أنهم ضاعوا... ولأنهم يرون الجبال تتراءى أمامهم |
| Kuyulardan uzağa. Demek kervan güvende. | Open Subtitles | القافلة بأمان لذلك لا حاجه للقتال |
| kervan bir saat içinde kalkacak. | Open Subtitles | القافلة ستغادر بعد أقل من ساعة |
| Uzakta, ovaya doğru giden bir tren gördüm Marco Polo'nun Serüvenleri'ndeki kervan gibi. | Open Subtitles | "في البعيد, رأيت قطاراً يعبر السهول" "مثل القافلة في مغامرات (ماركو بولو)" |
| - Bu kervan silahlı, Reynald. - İyi! | Open Subtitles | هذه القافلة مسلحة يا رينالد |
| Ayrıca Musa ya da başka bir erkeğin önünde kervan malı gibi teşhir olamayacağım. | Open Subtitles | و لن أذهب لأعرض نفسى مثل سلع القوافل أمام موسى أو أى رجل آخر |
| Bu bela İran'dan çıkıp büyük kervan yolunu takip ederek... | Open Subtitles | من فارس انتقل الوباء عن طريق مسار القوافل |
| Ebu Talip bir tüccardı, antik zamanlardan kalan bir iş olan, Arabistan'ı Orta Doğu ve ötesinin medeniyetleri ve kalabalık merkezleriyle birbirine bağlayan kervan ticaretiyle uğraşmakta, Suriye'ye mal taşımaktaydı. | Open Subtitles | أبو طالب كان تاجر يأَخذ القوافل إلى سوريا جزء من الاعمال التي ربطت ومنذ القدم بلاد العرب إلى المراكز السكانيه وحضارات الشرق الأوسط وما بعده |
| Muhammed'in kervan ticaretine katılışı olağanüstü bir fırsattı. | Open Subtitles | في تجارة القوافل كان فرصة إستثنائية |
| Bir kervan var, bu akşam Kudüs'e yola çıkıyor. | Open Subtitles | وهناك قافلة تتوجه الليلة الى أورشليم |
| Bir kervan ve çöl hakkında. | Open Subtitles | عن قافلة تجارية وصحراء |
| O bir kervan değildi. | Open Subtitles | إنها لم تكن قافلة |
| Çünkü burası kuş uçmaz kervan geçmez bir yer ve kimse burada olmak istemez. | Open Subtitles | لأنه يقع في منتصف مكان مجهول وليس ثمة أحد آخر يرغب بالتواجد هنا |
| Kuş uçmaz kervan geçmez bir yerden eski bir ev kiraladılar. | Open Subtitles | لقد إستأجروا منزل قديم في مكان مقفر |
| O bir kervan değildi. Sevgili İsa'mızın kutsal topraklarını kirletecek silahlı bir birlikti. | Open Subtitles | رينالد وبمساعدة فرسان المعبد كسروا معاهدة الصلح التى عقدها الملك |