İyi, Sen ve Rita kilisedeyken Rocky ve ben Wally ile konuşuyorduk. | Open Subtitles | انا وروكي كنا نتحدث مع والي عندما كنت مع ريتا في الكنيسة |
Çünkü... kilisedeyken, hayatın tadını çıkarmakla... ölümün güzelliğine varmak arasında denge kuramıyordu. | Open Subtitles | لأنه لم يستطع أن يوازن مابين متعة الحياة وما بين متعة الموت في الكنيسة. |
Ama bir pazar kilisedeyken rahibin şöyle dediğini duydum: | Open Subtitles | ولكن في يوم احد , كنت في الكنيسة وسمعت الكاهن يقول |
Saldırganın kilisedeyken sanki piyano çalıyormuş gibi hareketler yaptığı söylenmişti. | Open Subtitles | الشاهدة في الكنيسة قالت ان المجرم له حركة تشبه عزف البيانو |
Eski kilisedeyken yerden dev otlar çıktı, onlar büyükbabayı götürdü. | Open Subtitles | الأعشاب العملاقة التي تنمو من الأرض في الكنيسة القديمة، أمسكت بجدي |
Gidecek başka yerim yok. Ve kardeşim Amy, biz kilisedeyken kafasını uçurdu. | Open Subtitles | لا يوجد مكان آخر أذهب اليه وأطلقت النار على رأس شقيقتي بينما كنا في الكنيسة |
Ben de hazır kilisedeyken, papazla görüşüp, danışmanlık seansı ayarlayabiliriz diye düşündüm. | Open Subtitles | .. وفكرت ، بما أنكِ في الكنيسة .. ربما نقابل القسّ ونحدد موعد جلسات إستشارة |
O kilisedeyken içki dolabını talan edip kokteyller yapardık. | Open Subtitles | لقد كنا نقوم باستخدام خزانة مشروباتها عندما تكون في الكنيسة |
Ev sahipleri Pazar günleri kilisedeyken, cemaat arasında toplam sekiz soygun meydana gelmiş. | Open Subtitles | لقد كان هناك 8 عمليات سطو بين بيوت الأبرشية كلها يوم الأحد عندما يكون أصحاب البيوت في الكنيسة. |
İşte o yüzden siz üçünüz diğer sizler kilisedeyken gizlice Dalgagüdücü'ye gireceksiniz. | Open Subtitles | وهذا هو السبب في ثلاثة منكم ستعمل التسلل إلى وافيريدر أخرى في حين أن الآخر كنت في الكنيسة. |
"Geçen pazar kilisedeyken aşkım, Tanrı'ya yakarıp... | Open Subtitles | الأخد الماضي في الكنيسة يا عزيزي ...عندما سألت الرب |
Hayaletini kilisedeyken bana gönderdi. | Open Subtitles | لقد أرسلت روحها بداخلي في الكنيسة |
Biz kilisedeyken aradılar. | Open Subtitles | قد أتصلوا عندما كنا في الكنيسة |
kilisedeyken, hani o yaptığını yaparken nasıl korkmuyordun? | Open Subtitles | ,في الكنيسة .... تعلم, عندما فعلت ما فعلته |
Çok müstehcen. Hele de kilisedeyken. | Open Subtitles | هذه كلمة معتادة وخاصة نحن في الكنيسة |
Geçen gün kilisedeyken seninle konuşmak istemiştim. | Open Subtitles | أردت التحدث معك في الكنيسة في ذلك اليوم |
Herkes kilisedeyken. | Open Subtitles | عندما يكون الجميع في الكنيسة |
kilisedeyken beni ev konusunda uyardın. | Open Subtitles | "في الكنيسة , أنت حذّرتني من المنزل" |
"A"nın kilisedeyken gönderdiği mesajda oksijeninin bitmek üzere olduğu yazıyordu. | Open Subtitles | الرسالة التي أرسلها لي (اي) في الكنيسة تقول أن الهواء يكاد ينفذ منها |
Sen kilisedeyken ben de arkadaşım Drake'i göreceğim. | Open Subtitles | ،إذًا، بينما أنتَ في الكنيسة .(سأزور ذلك الرجل (درايك |