Bundan dolayı ben bir çeşit ses filtresi yarattım, ki gürültü kirliliğinden kendimizi koruyabilelim. | TED | وعليه أردت أن أبتدع نوع من مصفي الصوت، يقدر أن يعزلنا من التلوث الضوضائي. |
Bundan dolayı bu sesi duyduğunuzda kendinizi gürültü kirliliğinden koruyan bir siper gibi hissedersiniz. | TED | فعندما تستمع لهذا الصوت. تشعر بنوع من الوقايه محمي من التلوث الضوضائي. |
Bölgede insanlar tabakhanelerin oluşturduğu çevre kirliliğinden etkileniyor. | Open Subtitles | يتأثر الناس في تلك المنطقة بسبب التلوث من المدابغ. |
Maalesef, nehrin kirliliğinden dolayı nehir 1952'den itibaren yavaş yavaş beton levhalarla kapatıldı. | TED | للأسف، بسبب تلوث النهر تمت تغطيته قليلا قليلا بألواح خرسانية منذ 1952. |
GSMH herşeyi ölçer hava kirliliğinden ağaçlarımızın yok edilmesine kadar | TED | الناتج المحلي يأخذ في الاعتبار كل شيئ من تلوث الهواء الى تدمير اخشابنا الحمراء |
Ve beni etkileyen de bu teleskopları görmek için nereye gitsem, gök ve evrenbilimciler, belirli bir sessizliğin peşindeler, ya telsizlerin havayı kirletmesinden ya hafif hava kirliliğinden ya da başka şeylerden. | TED | وما أدهشني هو في كل مكان ذهبت إليه لرؤية هذه التلسكوبات، علماء الفلك وعلماء الكون في بحث عن نوع معين من الصمت، سواء كان ذلك الصمت من التلوث بموجات الراديو أو التلوث الضوئي أو أيا كان. |
Trafikten, inşaat sesinden araba alarmlarından, gürültü kirliliğinden. | Open Subtitles | أعمال البناء أجهزة انذار السيارت ... التلوث سمعي |
Bu yüzden balık alırsan onları çevre kirliliğinden korumuş oluruz. | Open Subtitles | يمكننا حمايتها من التلوث |
Sanırım hava kirliliğinden oldu. | Open Subtitles | أعتقد بأنه التلوث الجوي. |
Yakıt ve yağ kirliliğinden kaçınamazsınız. | Open Subtitles | إنها تلوث البيئة بالزيت والوقود لايمكنكَ تجنبها |
İşte bu grafik, iklim değişikliğni etkilediğini bildiğimiz tüm farklı faktörleri gösteren bir bilgisayar simülasyonu çıktısı, hava kirliliğinden kaynaklanan sülfat partikülleri, volkan patlamalarından kaynaklanan volkanik tozlar, güneşten gelen radyasyondaki değişimler ve tabii ki, sera gazları. | TED | اذا فهذا الرسم البياني يبين محاكاة بالحاسوب أخذت بالاعتبار كل العوامل التي نعلم أنها تسبب تغير مناخي جزيئات الكبريت من تلوث الجو غبار البراكين التغير في اﻷشعة الشمسية و بالطبع غازات الاحتباس الحراري |
Yani şimdi A.B.D. 'de her sene 50 ila 100000 kişi hava kirliliğinden ölüyor, ve araçlar bunun 25000'inden sorumlu. | TED | حسناً، حالياً في الولايات المتحدة، 50 إلى 100 ألف شخص يموتون سنوياً جراء تلوث الهواء، و تتسبب السيارات ب 25 ألف من تلك. |
Hastane asbest kirliliğinden ötürü yıkılmış. | Open Subtitles | وهدمت المستشفى بسبب بسبب تلوث صخرى |
Afrika'da, güvenli olmayan sağlık önlemleri ve çocukların yetersiz beslenmesi hava kirliliğinden kaynaklanan ölümlerin yanında sönük kalıyor. Bu durum ayrıca büyük bir ekonomik masraf doğuruyor: 2013 itibariyle 400 milyar Amerikan Doları. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü'nün yaptığı araştırmaya göre. | TED | في أفريقيا، نسبة الموت المبكر بسبب الصرف الصحي غير الآمن أو سوء التغذية في مرحلة الطفولة قليلة جدا مقارنة بالوفيات بسبب تلوث الهواء، وهذا يتسبب في تكاليف اقتصادية باهظة: أكثر من 400 مليار دولار أمريكي عام 2013، وفقا لدراسة أجرتها منظمة التعاون الاقتصادي والتنمية. |