| Gelip şu kuzenime söyle de aklını başına alsın. | Open Subtitles | يجب أن تتفاهم مع قريبي هذا لكي يعرف أولوياته |
| kuzenime keçi mantarı yüzünden bir şeyler oldu. | Open Subtitles | قريبي حضر ومعه تلك الحالة حول فطر الماعز |
| kuzenime söyledim ve o da bana bir koleksiyoncuya satmamı önerdi. | Open Subtitles | واخبرت ابن عمي واقترح عليّ بأن ابيعها إلى رجل يهوى جمع الطوابع |
| Tartışmak için gelmedim. Sadece kuzenime merhaba demek istiyorum. | Open Subtitles | أنا لا أبحث عن مثل هذه النقاشات أريد القاء التحية فقط على ابن عمي |
| Ayrıca geriye gidip, kuzenime kızını evlatlık vermemesini söylemek için de kullanmak isterim. | Open Subtitles | أنا أيضاً كنتُ لأستعملها للعودة و أن أخبر قريبتي بأن لا .تعرض إبنتها لتبنّي |
| kuzenime bir kere bile kutusundan çikarmadigin blender için yollayacagin notu arkali önlü doldurmussun. | Open Subtitles | لقد كتبتي في كلا الإتجاهين في ملاحظة الشكر لقريبي الثالث من أجل الخلاط الذي لم تخرجيه حتى من الصندوق |
| kuzenime kuş istemiyorum dedim. Muhabbet kuşunu seversin dedi. | Open Subtitles | أخبرت ابنة عمي أني لا أحب الطيور، لقد أصرّت، و أقسمت أني سأحب الببغاء |
| kuzenime çamur attığınız gibi bana da aynısını yapıyorsunuz. | Open Subtitles | جميعكم تلفّقون لي تهمة، كما فعلتم تماماً مع ابن عمّي |
| Şimdi bu kuzenime anlatacağın diğer hikâye mi? | Open Subtitles | الآن هناك قصّة أخرى يمكن أن تُخبر إبن عمي عنها |
| Mesela öz kuzenime âşık olduğumu söyleyebilir miyim? | Open Subtitles | مثلما عليّ أن أقول أنّني معجب بقريبتي |
| kuzenime bir yardımda bulunmak için okyanusun ortasındaki önemsiz bir adadan hava durumu raporu vermek ister misin? | Open Subtitles | في جزيرة صغيرة وسط المحيط الأطلسي كمعروف لابن عمي حقاً |
| Köpek dişçisindeydim, kuzenime pitbull'ları konusunda yardım ediyordum. | Open Subtitles | كنت اساعد قريبي على اخذ كلابه الى طبيب اسنان الكلاب |
| Eğer kuzenime yardım etmenin tek yolu bu ise | Open Subtitles | اذا كان هذا ما يتطلب فعله لانقذ قريبي |
| Kimse kuzenime bu soruları sormuyor. | Open Subtitles | لم يسأل أحدٌ قريبي هذه الأسئلة أبداً. |
| Söyle o zaman kuzenime, işini çabuk bitirsin. | Open Subtitles | حسناً ، من الأفضل أن تخبر ابن عمي بأنه من الأفضل له أن يكون حاضراً |
| Aslında böyle şeyleri umursamam... ama kuzenime bakılırsa bu otun acayip bir yan etkisi varmış. | Open Subtitles | انظر، عادةً لا أكترث لهذه الأمور لكن ابن عمي قال أنه يوجد عوارض جانبية خطيرة لهذه الحشيشة |
| Annem ve babamla kuzenime gittiğimizi veya yolculuğa çıktığımı söylerim. | Open Subtitles | سأقول أني ذهبتُ الى ابن عمي مع أبواي أو ذهبتُ في رحلة |
| kuzenime öldüğümü söyledi böylece bebek partisine gitmek zorunda kalmadım. | Open Subtitles | لقد أخبر قريبتي أنني مت لذا ليس عليّ أن اذهب إلى حفلة استقبال الطفل |
| kuzenime Cartier yemek küpelerini verdin. Bana da titreşimli koltuğunu mu veriyorsun? | Open Subtitles | تعطي قريبتي اللعينة خوات ماسية من (كارتييه) و أنا كرسي هزاز ؟ |
| Öyleyse Connecticut'taki kuzenime daha sonradan kiralık olduğu ortaya çıkan jipi sen sattın. | Open Subtitles | وكذلك أنت الرجل الذي باع لقريبي سيارة الجيب, وتحولت لتكون مموله |
| Belki sonra. kuzenime sözüm var. | Open Subtitles | ربما لاحقًا، لقد وعدت ابنة عمي |
| kuzenime bana silah doğrulttuğunu söylesem nasıl olur? | Open Subtitles | ماذا لو أخبرتُ ابن عمّي أنّك صوّبتَ مُسدّسك تجاهي |
| Oyuncuların görüntüsünün en iyi olduğu zamanmış gey kuzenime soracak olursan. | Open Subtitles | إنه الوقت من اليوم الذي يحصل فيه الممثلون على أفضل صورة بحسب ما قاله لي إبن عمي |
| En sevdiğim kuzenime iyi bak yeter | Open Subtitles | إعتني بقريبتي العزيزة ، إتفقنا ؟ |
| kuzenime, kutu kutu kıyafet göndermişti. | Open Subtitles | كانت قد أرسلت صناديق من الملابس و أشياء لابن عمي |
| Bir parçacık kurdeleyi kendi kuzenime veremez miyim? | Open Subtitles | قد لا أعطي أي جزء من الشريط لإبن عمي |
| Burada hemşirelik yapmak ve kuzenime can yoldaşlığı etmek için bulunuyorum. | Open Subtitles | أنا هنا هناك كممرضة و لأبقى إلى جانب إبنة عمي السادسة |
| - Myriad kuzenime de etki ediyor. | Open Subtitles | ما الأمر؟ إن "مارياد" تؤثر بإبن عمي أيضًا |