"lensin" - Translation from Turkish to Arabic

    • العدسة
        
    • عدسات
        
    • العدسه
        
    Onun basketbol elleri küçük klik ve çerçeve içindeki lensin slaytlarını, kamera içindeki filmi, plastik kutu içindeki kimyasalı öğrendi. TED تعلّمت يداه الكبيرتان الأماكن والحركات الدقيقة لتثبيت العدسة في إطارها، والفيلم في الكاميرا، والكيماويات في وعائها.
    Tasarladığımız retina çipi burada lensin arkasında görülüyor. TED رقاقة الشبكية التي قمنا بتصميمها مكانها وراء هذه العدسة هنا.
    Gözün anatomisinden biraz anlıyorlardı, ki lensin gözbebeği arkasında olduğunu ve görme kaybına bunun neden olduğunu kavramışlardı. Open Subtitles كان يفهمون تشريح العين وأن العدسة وراء البؤبؤ وهذا ما كان يسبّب فقد الرّؤية
    Umarım geniş açılı lensin vardır. Open Subtitles أرجوكم لا تفعلوا هذا بهاتفي. آمل أن لديك عدسات ذات زواية عريضة في الهاتف.
    4500 mm'lik bir lensin 3 katı gücünde. Open Subtitles هذه عدسات بعرض 4400 مم بثلاثة أضعاف
    Unutma, lensin kartı okuyabilmesi için 70 santim yakınında olması gerek. Open Subtitles تذكرى ان العدسه يجب ان تكون ضمن قدمين من البطاقه الاليكترونيه حتى استطيع الحصول على قراءه.
    Epeydir işten uzaktın. lensin etrafındaki halkayı görüyor musun? Open Subtitles لقد كنتَ غائباً لمدة طويلة أترى تلك الحلقة الدائرة حول العدسة الخارجية؟
    lensin köşesini kapatan bir şeyi fark ettim. Open Subtitles لقد لاحظت كان هناك شىء يصد العدسة فى زاوية واحدة
    Gözümdeki lensin kaybolduğunu farkettim de. Open Subtitles حسن،امم.. أخيرا وجدت العدسة اللاصقة الضائعة!
    lensin çalıştığından emin olmak için deneme yapıyorum. Open Subtitles أتأكد فحسب أن العدسة تعمل
    Jimmy, bu bana lensin yansıması gibi geldi. Open Subtitles (جيمي)، كأنه... كأنه انعكاس على العدسة بالنسبة لي.
    (Gülüşmeler) Şimdi bir otoparktayım. Bu aslında bir teneke kutu ve fırlatılmayı yangın tüpü, alevlerle yeniden yaratıyorum, buz gibi görünmesi için lensin önüne mum koydum ve aslında, eğer size gösterdiğim herhangi bir şeye inandıysanız, tepki verdiğiniz, duygulandığınız şey aslında tamamen sahte ve ben bunu gerçekten büyüleyici buluyorum. TED (ضحك) أنا الآن في مرأب مكشوف. في الأصل هي علبة صفيح، وما أفعله هو إعادة خلق لحظة الإطلاق باستعمال مطافئ الحريق والنار وشمع لألقيه أمام العدسة ليبدو كالجليد، لذا، إن صدقتم أي شيء مما أريتكم للتو، أو تفاعلتم معها أو حركت مشاعركم، اعلموا أنها محض خدع، وأجد أن ذلك أمر رائع حقًا.
    Ben Wellesley'ye gitmeni istedim sense makyajın veya lensin olmadan MIT'ye gitmeyi tercih ettin. Open Subtitles ولكنكِ اخترتي أن تذهبين إلى معهد (ماساشوسيتس) التكنولوجي بدون وضع مساحيق تجميل أو عدسات لاصقة..
    Fresnel aslında cam lensin içini oyup eşmerkezli çember çizme fikrini ilk defa ortaya atan Fransız fizikçi. Open Subtitles (فينل) كان فيزيائي فرنسي صاحبُ فكرة عدسات الزجاج. التي تقطع الفتحات لدوائر متحدة المركز.
    Sağ lensin üzerinde sağlam bir parmak izi hem de. Open Subtitles بصمة رائعة في العدسه اليمنى

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more