| Şimdi Lucy'le zaman geçirmeye odaklanabilirim. | Open Subtitles | الآن يمكنني التركيز على قضاء الوقت مع لوسي. |
| Colorado'lu çocuk Lucy'le birlikte o odadaydı. | Open Subtitles | فتى كولورادو كان في هذه الغرفة مع لوسي |
| Lucy'le Skype görüşmesinin daha kötüye gitmesinin tek yolu bir şekilde hamile kalmış olmasıydı. | Open Subtitles | الطريقة الوحيدة هذا سكايب مع لوسي يمكن أن تذهب أسوأ من الأولى كان إذا كان على نحو ما حصل لها الحوامل . |
| Senin, Lucy'le tekrar bir arada olduğunu duymak sürpriz oldu. | Open Subtitles | اندهشت لسماعي بعودة علاقتك مع لوسي |
| Baba, eğer evdense bu akşam şehirde Lucy'le kalacağımı söyler misin? | Open Subtitles | أبي, هل توافق على إمضاء الليلة فى البلدة مع (لوسي)؟ |
| Yani bir ay sonra burada Lucy'le beraber olacağım. | Open Subtitles | إذن سوف أعود إلى هنا ( بعد شهر مع ( لوسي |
| Geçenlerde Lucy'le birlikte izledik. | Open Subtitles | لقد شاهدته مع "لوسي" قبل فتره ثم فكرت |
| Lütfen Lucy'le yaşamak zorunda olmayacağıma söz verin. | Open Subtitles | عداني فحسب أني لن اضطر (إلى العيش مع (لوسي |
| Yani şu Lucy'le yaşamam gerektiğini söyleyen ölüm peçetesi-- | Open Subtitles | منديل الموت ذلك الذي يقول - -(عليّ أن أعيش مع (لوسي |
| Lucy'le hastanede çok zaman geçirdim. | Open Subtitles | قضيتُ الكثير من الوقت مع (لوسي) في المستشفى. |
| Lucy'le çok fazla zaman geçirdim. | Open Subtitles | أنا لا تنفق الكثير من الوقت مع لوسي . |
| Lucy'le ayrıldık, ortakların endişeleri de yakında geçer. | Open Subtitles | (وعلاقتك مع (لوسي هذا قد انتهى وشكوك الشركاء ستذهب |
| O zaman Lucy'le birlikte yaşamak zorunda değil miyim? | Open Subtitles | ثم لا اضطر إلى العيش مع (لوسي)؟ |
| Lucy'le geçirme fikri dehşet veriyor. | Open Subtitles | أخشى أن أمضى مع لوسي . |
| Allah bilir Lucy'le ne yapıyordur. | Open Subtitles | (الله وحده يعلم ماذا يفعل مع (لوسي. |
| Lucy'le iyi şanslar sana. | Open Subtitles | حظاً موفقاً مع (لوسي) |
| - Lucy'le nasıl geçti? - İyi değil. | Open Subtitles | كيف سار الأمر مع (لوسي)؟ |
| Kimse Lucy'le yaşamayacak. | Open Subtitles | لن يعيش أحد مع (لوسي ! |