"müslümanlar için" - Translation from Turkish to Arabic

• للمسلمين
• على المسلمين

Sonraki Müslümanlar için onun göğe çıktığı yer,
كان لا يزال يتأرجح عندما عاد لذلك بالنسبة للمسلمين فإن نقطة الأنطلاق

Fakat Müslümanlar için sıra dışı bir sevinç anıydı. Tüm gereklilikleri titizlikle yapıyorlardı.
ولكنها كانت لحظة تفوق الوصف فى الروعة للمسلمين

Muhammed hakkında neredeyse hiçbir şey bilinmemektedir, oysa Müslümanlar için, O en büyük modeldir ve hayatı en ince ayrıntısına kadar bilinmektedir.
بينما للمسلمين هو القدوه وحياته معروفه بالتفصيل

Müslümanlar için Mekke, o zamanın büyük bir ticaret merkezi ve peygamberlerinin doğumu için uygun bir yer olarak görülmektedir.
للمسلمين مكة تعتبر مركز تجارة رئيسيِ في ذلك الوقت ومكان ملائم لولادة نبيهم

Müslümanlar için, dinsizler, zaten bir tehlikedir.
الملحدين يمكن أن يكونوا تهديداً على المسلمين.

Müslümanlar için Kuran'ın doğrudan Allah'ın sözleri olduğuna, Hz.
من المهم جداً للمسلمين الايمان بان القرآن

İsa kavramı insanlar tarafından lekelenmemelidir, Müslümanlar için ise, Allah'ın kelamı Kuran'dır ve Kuran'ın kutsal kalması için hiçbir insan müdahalesiyle lekelenmemesi gerekmektedir.
تصور البشر له يجب أَنْ يكون بلا شائبة للمسلمين القرآن هو كلمة الله ولكى يبقى مقدس يجب أن يكون غير ملوث بأى تدخل إنساني

30 yıl savaşları Avrupa'yı zayıflattı. Ve zayıf bir Avrupa Müslümanlar için büyük bir teşebbüs nedeni.
مولاي حرب الثلاثين عاماً أضعفت أوروبا والقارة الضعيفة إغراء كبير للمسلمين

Bu, Müslümanlar için korkunç ve ürkütücü bir zamandı. Ancak yine de
كان هذا زمن مزعج ومخيف بالنسبة للمسلمين

Halife unvanlarını desteklemek için Osmanlılar, fethettikleri Arap topraklardan, Müslümanlar için inanılmaz önemi olan kutsal emanetleri getirdiler.
،ليوطّدوا ادّعاءهم بلقب الخليفة استولى العثمانيون من الأراضي العربية التي غزوها على كنوز مقدّسة ذات أهمية فائقة للمسلمين

Müslümanlar için,
بالنسبة للمسلمين

Bir Musevi'nin kampanyasının Müslümanlar için iyi görüneceğini tahmin ediyorum çünkü.
يتضمن حملة يهودي للمسلمين

Müslümanlar için o bir kahraman.
[انه قائد عظيم للمسلمين

Sen bütün Müslümanlar için işi zorlaştırdın.
.. لقد جعلت الوضع ... صعبا ً على المسلمين