Şu rulet masasının üzerine bahse varım ki o kadar iyi çalmıyordur. | Open Subtitles | إنه لن يعزف جيدًا الجميع ممتد على طاولة القمار تلك |
Yiyecekler evcil hayvan çiftliğinin olması gereken yerdeki piknik masasının üzerine konulacak. | Open Subtitles | ضعوا الطعام على طاولة التنزه المكان الذي كان يجب أن يكون محلها حديقة حيوان ملاطفة |
Ben böyleyim işte... Mektubu mutfak masasının üzerine bıraktım, kendime bir bardak buzlu ve limonlu votka koydum ve bütün gün orada iç çamaşırlarımla oturarak, mektuba bakıp durdum. | TED | ولأنني أتصرف على طبيعتي، وضعت الرسالة على طاولة المطبخ، وسكبت لنفسي كوباً عملاقا من الفودكا مع الثلج وحامض ليمون، وجلست هناك في ملابسي الداخلية ولمدة يوم كامل، أحدق في تلك الرسالة فقط. |
O, sarhoş olmadıkları veya bir bilardo masasının üzerine eğilmedikleri sürece kimsenin arkasına geçemeyen, ben-merkezci bir haz düşkünü. | Open Subtitles | الذين لا يستطيعون الحصول على أي شخص... ... إلا ان كانوا في حالة سكر ونائمون على طاولة بلياردو |
Siyah bir örtü altındaki bir prototiple içeri girerdik ve konferans masasının üzerine koyardık, ve siyah örtüyü çektiğimizde herkes "ooo" ve "aaa" derdi. | TED | كنا نأتي بنموذج تجريبي تحت قطعة قماش سوداء ونضعه على طاولة الاجتماعات ونسحب قطعة القماش السوداء ويصيح الجميع تعجبًا "أوه" و "آه" |
Anahtarını kahve masasının üzerine koy. | Open Subtitles | إتركي مفتاحك على طاولة القهوة |