Büyümek, seni mutlu eden her şeyden vazgeçmek demek. | Open Subtitles | ..النمو يعني الإقلاع عن كل ما يسعدك |
Bence seni mutlu eden neyse, onu yapmalısın. | Open Subtitles | أظن انه يجب ان تقومي بأي كان ما يسعدك |
Bu isteğim artık gerçekleştiğine göre, yeniden beni en mutlu eden şeye dönebilirim. | Open Subtitles | الآن حصلت على ذلك خارج منظومتي ، وبأمكاني أن أعود إلى الشيء الذي يجعلني سعيدة |
Onu mutlu eden her şey benim içinde gayet iyidir. | Open Subtitles | أيّ شيء يجعلها تشعر بالسعادة فهو يُسعدني. |
Klaus'u en çok mutlu eden şey bir öğleden sonra boyunca kafasını kitapların içerikleriyle doldurmaktı. | Open Subtitles | و لا شئ يسعده أكثر من تمضية المساء و هو يقرأ |
Bu ülkede, seni mutlu eden her şeyin peşinden gitmeye hakkın var. | Open Subtitles | أن في هذه البلاد، لديك الحق في الجري خلف أي شيء يجعلك سعيداً |
Bale. Onu tek mutlu eden şey baleydi. | Open Subtitles | الباليه، كان الشيء الوحيد الذي كان يسعدها |
Yani ne olursa olsun, Leonard kendisini çok mutlu eden birini bulduğu için memnunum. | Open Subtitles | أقصد, إن كان هناك تأثير فهو سروري أن (لينورد) قد وجد أحداً يجعله سعيداً جداً |
Seni mutlu eden ya da delirten şeylerin listesi. | Open Subtitles | الاشياء التي تجعلك سعيدة او حزينة او مجنونة |
Veya bizi mutlu eden şeyler hakkında düşünüp şifre oluştururken onun üzerinden hareket ediyoruz. | TED | أو أن نفكر في أشياء تجعلنا سعداء وننشئ كلمة المرور الخاصة بنا على أساس الأشياء التي تجعلنا سعداء |
Beni mutlu eden birçok şeyden birisi. | Open Subtitles | إنه واحد من الأشياء الكثيرة التي تجعلني سعيدة |
Seni mutlu eden şeyler, onların devam etmesini istememi sağlıyor. | Open Subtitles | وما يسعدك يجعلني أودّ إبقاءك سعيدة. |
Ama sarki soylemek seni mutlu eden tek sey. | Open Subtitles | لكن الغناء هو الشيء الوحيد الذي يسعدك. |
Seni mutlu eden şeyi yapmalısın. | Open Subtitles | أفعل ما تريده بأن يسعدك |
Seni mutlu eden şeyi yapmalısın. | Open Subtitles | أفعل ما تريده بأن يسعدك |
Şimdi seni çok mutlu eden bir şey düşün. | Open Subtitles | والآن عليك أن تفكر بشئ يسعدك |
Beni şu anda mutlu eden şey, onu daha sonra üzecek. | Open Subtitles | ما الذي يجعلني سعيدة بينما سأؤذيه لآحقاً |
Kadınların oy kullanabileceğini düşünmek, beni mutlu eden tek şeydi. | Open Subtitles | أعتقد الحصول على الأقتراع للنساء كان الشيء الوحيد الذي يجعلني سعيدة |
Bilmem, beni mutlu eden şeyleri yazmada pek iyi değilimdir. | Open Subtitles | لست بارعاً في كتابة أغانٍ عمَّا يُسعدني |
Sizi mutlu eden Sahibe, beni de mutlu eder. | Open Subtitles | -أيـّاً كان ما يُسعدكِ سيدتي , يُسعدني أنا أيضاً . |
Bu konunun seninle alakası yok. Kendisini mutlu eden birini bulmuş. | Open Subtitles | هذا ليس هرباً منكِ, بل لأنه قد وجد شخصاً يسعده |
Onu mutlu eden şeylerin yanında. | Open Subtitles | في منزله بالقرب من كل شيء يسعده |
Bu doğrudur, sizi mutlu eden her şey günün birinde sona erecektir, hiçbir şeyin sonu güzel bitmez. | Open Subtitles | هذا صحيح، كل شيء يجعلك سعيداً سوف ينتهي عند مرحلة معينة ولا شيء جيد ينتهي نهاية سعيدة |
Seni mutlu eden şeyi yaptığın için mutluyum... çünkü seni seviyorum ve şimdiye kadar sevdiğim tek insan sensin... ve sevmek istediğim tek insan sensin. | Open Subtitles | أنا سعيدة لأنك تفعل ما يجعلك سعيداً لأنني أحبك , أنت الشخص الوحيد الذي أحببته والشخص الوحيد الذي أريد محبته فقط |
Ben de gidince yalnız kalmasını istemiyorum. Onu mutlu eden biriyle olmasını istiyorum. | Open Subtitles | لا أريدها أن تكون وحيدةً، أريدها أن تكون بصحبة شخص يسعدها |
Ve Bay Burton da kendisi mutlu eden ve genç hissettiren bir yol bulmuş. | Open Subtitles | والسيد (بيرتون) وجد وسيلة ليشعر بصباه من جديد، وهذا ما يجعله سعيداً. |
Seni bu kadar mutlu eden koku nedir? | Open Subtitles | ما هذا؟ ما هي تلك الرائحة التي تجعلك سعيدة جدا؟ |
Bazen bizi mutlu eden şeyler de yapmalıyız. | Open Subtitles | أحياناً نحتاج لاقتناء أشياء تجعلنا سعداء |
Gücümü beni mutlu eden şeyler için kullanmak istiyorum. | Open Subtitles | انا اريد ان استخدم قوتي كي اقوم بأعمال تجعلني سعيدة |