Ben söyleyeyim de, bilirsin, insanları mutlu etmek istiyorsan, mesela bana, balina şeklinde kesilmiş pasta almalısın. | Open Subtitles | أنا فقط أقول , تعرف إذا كنت تريد إسعاد الناس , بما فيهم أنا ستحضر كعك الحلوى على شكل حوت |
Savunma sanayisindeki dostlarını mutlu etmek için yaptın bunları. | Open Subtitles | لقد قمت بكل هذا الشيء من أجل إرضاء رفاقك في المصانع العسكرية. |
Beni partiye patronunu mutlu etmek için mi çağırdın? | Open Subtitles | أنت أخذتنى فقط إلى هذا الحفل لإسعاد رئيسك |
Baba, bazen başkalarını mutlu etmek için bir şeyler yapmalısın. | Open Subtitles | ابي, بعض الاحيان تحتاج ان تفعل اشياء لتجعل الاخرين سعداء |
Seni mutlu etmek için çabalamam gerekirken, evliliğimizin her gününü seni kandırarak harcadım. | Open Subtitles | أمضيت كلّ يوم مِنْ زواجنا في خداعك بينما توجّب عليّ أنْ أحاول إسعادك |
Sadece onu mutlu etmek istiyorum. | Open Subtitles | أنا فقط أريد إسعادها |
Bir dahaki sefere beni mutlu etmek istediğinde yapma. | Open Subtitles | والمرة القادمة إذا أردت إسعادي ، فلا تفعل |
Tamam mı? Annemi mutlu etmek istiyorsun ve bunu takdir ediyorum. | Open Subtitles | فأنت تريد إسعاد أمي، وأنا أقدر هذا، حقاً |
22 yıl boyunca kötü bir adamı mutlu etmek için uğraştıktan sonra vazgeçti. | Open Subtitles | وبعد إثنين وعِشرين سنة مِن مُحاولتها إسعاد رجلٌ شرّير، وإختفى أخيراً |
Konu bir adamı mutlu etmek olduğunda, tam bir geri zekalısın. | Open Subtitles | عندما يكون الأمر بخصوص إسعاد رجل، فأنتِ غبيّة |
Çünkü muhtemelen, Bob'u "mutlu etmek" konusunda endişelisindir. | Open Subtitles | " لإنني أعلم بأنك على الأرجح قلقة بشأن إرضاء " بوب |
- Bir diğerini daha mutlu etmek istiyorum. | Open Subtitles | أريد إرضاء واحد آخر |
O adamı mutlu etmek deveye hendek atlatmaktan daha zordu. | Open Subtitles | استماتتي لإسعاد ذلك الرجل كانت كمحاولة السير لبلوغ الأفق. |
Ama hayallerini, sırf onları mutlu etmek için feda etmemelisin. | Open Subtitles | ولكن ليس عليك أن تضحي بأحلامك فقط لكي تجعلهما سعداء. |
Sonra anladım ki ben seni mutlu etmek için vaktimi boşa harcarken, sen herkesi boşverip aptal bir filmin parodisini yaparak kendini mutlu ediyormuşsun. | Open Subtitles | و بعد ذلك يتضح بأنني عندما كنت أضيع وقتي في محاولة إسعادك كنت تسعد نفسك على حساب الجميع |
Onu mutlu etmek senin işin değil. | Open Subtitles | ليست وظيفتك إسعادها |
O zaman, eğer... eğer gerçekten beni mutlu etmek istiyorsan, gitmeme izin ver. | Open Subtitles | لذا إذا أردت إسعادي فـ اتركني لوحدي |
Diplomaları, ailemi mutlu etmek için aldım. | Open Subtitles | لقد حصلتُ على الدكتوراةِ لإرضاء .والديّ،لكنّيوُضعتفيالقائمةالسوداء. |
Sanırım birisine değer verince, onu mutlu etmek için elinden geleni yapıyorsun. | Open Subtitles | أعتقد عندما تهتم لشأن أحدهم، فإنك تبذل ما بوسعك لإسعاده |
Sadece seni mutlu etmek istiyorum. Çünkü mutlu olmayı hak ediyorsun. | Open Subtitles | أريد أن أجعلك سعيداً فحسب، لأنك تستحق السعادة. |
Sırf beni mutlu etmek için babanla bu yaşadıklarına inanamıyorum. | Open Subtitles | لا أستطيع أن أصدّق أن تخوض كلّ ذلك مع أبيك فقط لتجعلني سعيدة. |
Beni mutlu etmek için yaptı, ben de sizi mutlu etmek için ve çok üzgünüm. | Open Subtitles | لقد فعل ذلك لارضائي وأنا فعلت هذا لإرضائك وأنا آسفه |
Onu mutlu etmek için her şeyi denedim ama o yalnızca David'i istiyordu. | Open Subtitles | جربت معها كل شئ حتى أجعلها سعيده ...ولكن أرادت ديفيد فقط ...لذا |
Ben tüm hayatımı onu mutlu etmek için harcadım ama o benim için denemez bile! | Open Subtitles | لقد قضيت حياتي كلّها محاولاً أن أجعلها سعيدة لكنّها لم تحاول قطّ من أجلي |
- Neden? Onu mutlu etmek istiyordum. | Open Subtitles | لأنني أردت أن أرضيه. |