Hadi. Ziyaretçimiz olduğu için çok mutlular. | Open Subtitles | لا تكوني خجولة هؤلاء سعيدون جدا بوجود ضيف |
Buraya yeni gelenler, kamptaki hayatın sadece çalışmak olmadığını fark ettikleri için mutlular. | Open Subtitles | الوافدون الجدد هنا سعيدون ليكتشفوا أن الحياة في المخيم ليست عملاً فحسب |
Sizin için böylesine özel bir günün bir parçası olacakları için çok mutlular. | Open Subtitles | إنهما سعيدان لأن يكونا جزءاً من يومكما المميز |
Ama öyle mutlular ki, sefaletlerinin farkında bile değiller. | Open Subtitles | لكنهما سعيدان جدا لا يعلمان بمدى بؤسهم |
Eğer sizi rahatlatacaksa, kaynaklarıma göre mutlular. | Open Subtitles | ولكن ، لو هذا سيعزيكم فمصدري يقول أنهم سعيدين |
Orta yaşlılardan ve genç olanlardan kesinlikle daha mutlular. | TED | هم أكثر سعادة من متوسطي الأعمار، و من الشباب بالتأكيد. |
Daha mutlular çünkü her yönden daha iyi ilişkilere sahipler. | TED | وهم سعداء اكثر لان علاقتهم مع الاخرين أفضل |
- Ayrıca maalesef işlerin tersyüz olmasından çok mutlular, adımı bölge şefliği adaylığından çektiler. | Open Subtitles | أخبروني أنهم سعيدون بما آلت اليه الامور في القضية لدرجة أنهم استبعدوا اسمي كمرشح لمنصب رئيس القطاع |
Ama içlerinde gizliden gizliye mutlular çünkü başlarında bir yetişkin var. | Open Subtitles | ولكن حقاً بالداخل هم سعيدون فقط بوجود رجل ناضج للتحكم |
Charlie, bırakamazsın. Bu iyi haber, mutlular. | Open Subtitles | شارلى , لايمكنك الخروج هذه أخبار سارة انهم سعيدون |
Benim koyu dindar ebeveynlerim bir erkekle dans edeceğim için gayet mutlular. | Open Subtitles | والداي شديدي التدين سعيدون أنني ذاهب للرقص مع فتى |
Fakat dışarıdaki insanları düşünecek olursak sağlıklı ve mutlular. | Open Subtitles | لكنفكرفي كل البشربالخارج... سعيدون وأصحاء بسببنا |
Evet. Tabiki mutlular. Allaha şükür. | Open Subtitles | نعم بالطبع هما سعيدان حمدا لله |
Nasıl da mutlular. Kadının kiminle beraber olduğundan haberi bile yok. | Open Subtitles | "إنّهما سعيدان جدّاً، ليستْ لديها أدنى فكرة عمّن تزوجته" |
Ama George'la O çok mutlular... | Open Subtitles | لكن هي وجورج مازالا سعيدان جدا معا |
İkimiz adına çok mutlular. | Open Subtitles | إنّهما سعيدان جدًّا وحسب لأجل كلينا. |
Burada aşağıda oldukça mutlular, otlakların arasında yerde yürüyorlar. | Open Subtitles | سعيدين تمامًا هنا على الأرض يمشون خلال العشب. |
Hey Simpsonlar aralarını düzeltti böylece İncil'de anlatılan gibi mutlular. | Open Subtitles | هاي, ال سيمبسون مثلنا و هم سعيدين مثل الشريط في الكتاب المقدس |
Demek istediğim, kesinlikle seçici değiller ve mutlular. | Open Subtitles | مقصدي هو، أنهم جميعاً يجرون جنساً محرماً لكنهم سعيدين. |
Ortaya çıkan şu ki, insanlar akılları başka yerde olduğunda, olmadıkları duruma göre ciddi oranda daha az mutlular. | TED | كما اتضح، فإن الناس جوهرياً أقل سعادة عندما يكون ذهنهم شارداً مقارنة بحالة عدم شرود الذهن. |
Ve hepimiz bazı insanlar tanıyoruz pek çok şanssızlık yaşamış olan, öyle bir şanssızlık ki, biz kendimiz için istemeyiz ve onlar derinden mutlular. | TED | وجميعنا نعرف أناسا ممن لديهم الكثير من المشاكل، تلك المشاكل التي لا يريد أحد الوقوع فيها، ومع ذلك فهم سعداء جدا. |
Yıllardır aynı adamlarla birlikteler ve hala mutlular. | Open Subtitles | لقد استمرّ زواجهنَّ سنواتٍ طويلة، وما زلنَ سعيدات |
"Birbirlerine benziyorlar, her zaman mutlular" derlerdi. | Open Subtitles | هما اثنتان من نفس النوعية دائماً سعيدتان |
Adamlarımın çoğu, biraz para kazanabildikleri için mutlular, ünlü olma kısmını söylemiyorum bile. | Open Subtitles | معظم أصدقائى يسعدهم أن يكونوا قادرين على الحصول على بعض المال ناهيك عن وجود فرصة للشهرة |