Gizli saklılık ve yalanın, birlikte yaşayacağımız mutluluğa ağır bastığını. | Open Subtitles | أن المكر والكذب يفوق السعادة التي يمكن أن ننالها سوياً |
O, yüzlerdeki kederi mutluluğa çeviriyor, savaşta zaferi kazandırıyor, ve ölüleri diriltiyor. | Open Subtitles | إنـها تعطي السعادة في وجه المصيبة الإنتصار في الـمعـركـة و إحـياء الميت |
Değdi ama değil mi, gerçek mutluluğa bir şans için? | Open Subtitles | كان الأمر يستحق ذلك,أليس كذلك فرصة للحصول على السعادة الحقيقية؟ |
Geriye, mutluluğa yol açan büyük etkenler nedir sorusu kalıyor. | TED | وهذا يتركنا مع السؤال، ما هي الأسباب العظمى للسعادة ؟ |
Hayatımda hiç mutluluğa veya normalliğe yer olmadı. O yüzden-- | Open Subtitles | لم أشعر بالسعادة أو بكوني طبيعية أبدًا طوال حياتي، لذا |
Ama soru şu: Bu başarıyı nasıl uzun dönemli mutluluğa çevireceksiniz, özellikle, durulmak için doğru zamanın gelip gelmediğine nasıl karar vereceksiniz? | TED | لكن يأتي السؤال حول كيف تحول ذلك النجاح إلى سعادة طويلة الأمد بشكل خاص، كيف تقرر، متى يكون الوقت مناسبا للاستقرار؟ |
Beş dakika daha azı çekeceksin sonra ömürlük mutluluğa kavuşacaksın. | Open Subtitles | خمس دقائق أخرى من الألم من أجل حياة من السعادة |
Ama onun unuttuğu şudur ki bilinç olmaksızın, gerçek mutluluğa ulaşmak için hiç bir yolu yoktu ve hatta aşkınlık ihtimali de. | TED | لكنه نسي ايضا انه بدون الوعي لن يحصل على السعادة الحقيقية وحتى في إمكانية التعالي |
Herkes mutluluğa giden yolun başarı olduğunu söylüyordu, bu yüzden o kusursuz işi, mükemmel erkek arkadaşı ve güzel daireyi aradım. | TED | كل شخص يقول أن طريق السعادة هو النجاح، لهذا بحثت عن الوظيفة المثالية، ذلك الصديق المثالي، تلك الشقة الجميلة. |
Beni olduğum halde bıraktı ki benim gibilere onun krallığında bahtsızlığın mutluluğa engel olmadığını gösterebilsin. | Open Subtitles | تركني كما انا فقد يعرف الاخرون مثلي ان سوء حظهم لايمكن ان يحرمهم من السعادة بمملكته |
Bir de soylu davranışla erişilebilecek mutluluğa. | Open Subtitles | سوف أتقدم بطلب الذي يعامل من السعادة بحكم خصيصا لتحقيق ذلك. |
Onu gördüğümde korkum tarifsiz bir mutluluğa dönüştü. | Open Subtitles | تحولت من الألم إلى السعادة الطاغية عند رؤيته. |
Teşekkürler. O mutluluğa sahibiz. | Open Subtitles | شكراً لكننا حصلنا على كل السعادة التي نريدها |
"Her şeyi unut, hayatın tadını çıkar. mutluluğa gülümse. " | Open Subtitles | انس كل شيء و تمتع بحياتك و ابتسم السعادة لا تعوض |
Maude sonsuz mutluluğa ulaştığından beri, bütün sahip olduklarım onlar. | Open Subtitles | إنهم كل مالدي منذ ذلك اليوم المحزن عندما وجدت مود السعادة الأبدية |
bunu anlamaya gerçekten ihtiyacımız var bizi mutluluğa ve huzura götürecek olan budur. | Open Subtitles | و علينا حقاً إدراك هذا, هذا ما سيجلب لنا السعادة و المتعة. |
Bağış yapmanın mutluluğa etkisi, iki kat fazla gelir ile aynı gibi. | TED | بدا أنه الإعطاء للجمعيات الخيرية أعطى نفس الاختلاف للسعادة كامتلاك ضعف الدخل |
Değdi ama değil mi, gerçek mutluluğa bir şans için? | Open Subtitles | لكن كان الامر يستحق ذلك أليس كذلك لفرصة للسعادة الحقيقية؟ |
Vajina Monologları' ndan önce mutluluğa gerçekten inanmıyordum. | TED | أعتقد أنني قبل أن أبتكر مونولوج المهابل لم أكن اؤمن حقا بالسعادة |
Temel matematik ve edebi yetenekler birleşip yüce zenginliğe ve yüce mutluluğa bilet oldular. | Open Subtitles | مهارات أساسية في الرياضيات واللغة هي تذكرة نحو ثروة عظيمة وبالطبع سعادة كبيرة |
Kadın ve erkek birbirlerine karşı kibardırlar, mutluluğa yol aldıklarını hepimiz biliriz. | Open Subtitles | هذا الرجل و هذه المرأه من الواضح انهما خلقا لبعضهما و نشعر بأنهم على بداية طريق السعاده |
Güzel kadınlar seni mutluluğa eriştirebilir. | Open Subtitles | غالبا ما يرشدنك النساء الجميلات الي النعيم. |
Kültür Devrimi'nde hayatta kalmayı başardıktan sonra, onlar kesinlikle mutluluğa giden tek bir yol olduğuna körü körüne inanıyorlardı: bu da güvenli ve dolgun maaşlı bir işti. | TED | بعد نجاتي من الثورة الثقافية ، اعتقدا وبشده أنه يوجد طريق واحد للسعاده : وظيفة امنة براتب جيد. |
- Dans etmek, kahkaha, mutluluğa yaklaşmak... | Open Subtitles | الغناء الرقص والضحك والسعادة الان |
Ama ben mutluluğa giden yolumu değiş tokuş ederim. Bana biraz nakit getirin. Elinizde ne varsa. | Open Subtitles | أُقايضُ طريقَي إلى السعادةِ لذا أئتوني ببَعْض النقدِية |