İşte bu, bir ördeğin penisinin nadide bir resmi; yani ördek gerçekten de erkekti. | TED | وهذه صورة نادرة لقضيب البطّ، إذا فهو بالفعل ذكر. |
Madam Narf adı verilen "Bin Narf" her narf neslinde bir defa ortaya çıkan nadide bir narftır. | Open Subtitles | حورية نادرة تأتي مرة كل أجيال تسمى سيدة الحوريات |
Hindistan'ın kristali ya da Pers'in halısından çok daha nadide. | Open Subtitles | أنها أكثر شئ نادر من بلؤرة الهند او سجادة فارس |
Aceleci bir açıklama yapıyor. Sizin umutsuz durumunuzu açığa çıkaran, bu nadide kristaldi. | Open Subtitles | هذا إدعاء متهور ، هذه البلؤرة النادرة هى من كشفت المأساة البأسة التى حلت بك |
Ned, burada, en nadide balıklardan istiridyelere kadar bir sürü şey var. | Open Subtitles | نيد" أحضرت لك كل شىء هنا" أندر الأشياء من العطور حتى المحار |
En nadide olansa anlattığı macera dolu hikâyeleriydi. | Open Subtitles | ولكن أشدها ندرة كانت حكاياته عن مغامراته |
Hindistan Prensi de, nadide hazine arayışıyla Kandahar yakınlarında unutulmuş bir anıta geldi. | Open Subtitles | وفى البحث عن الكنز النادر أمير الهند جاء إلى صنم مهجور قرب قندهار |
İstediğin şeyi almaktan çekinme nadide sanat eserleri de buna dahil. | Open Subtitles | لاتتردد في أخذ كل ماتريد بما في ذلك الأعمال الفنية الثمينة |
Sahi mi? O zaman ne kadar nadide ve pahalı olduğunu biliyorsundur. | Open Subtitles | حقا اذن انت تعرف أنها هذه الزهور نادرة وغالية الثمن |
Dominica'nın çok yakınında yaşayan bu ispermeçet balinası grubu karmaşık yaşamlarını araştırmaları için bilim insanlarına nadide bir fırsat sunarlar. | Open Subtitles | هذه المجموعةِ مِنْ حيتان الحيمنِ تعيش قريبة جداً من الدومنيكا , يَعطي العلماءَ فرصة نادرة لدِراسَة حياتِهم المعقّدةِ |
Hatta Dünya galaksimizde nadide bir mücevher olsa bile ondan düzinelerce yada binlercesi olabilir. | Open Subtitles | ،حتى لو كانت الأرض جوهرة ،ثمينة نادرة في مجرّتنا فربما هناك العشرات والمئات منها هناك |
Bu nadide parça, diğer kızların toplamından daha fazla edecek. | Open Subtitles | وبما أنها نادرة فستكونين ذا مبلغٍ أعلى من الأخريات |
Onları uzak diyarlara, nadide hazineleri aramaya gönder. Yedinci ayın sonunda dönsünler. | Open Subtitles | قم بإرسالهم إلى بلاد بعيدة يبحثون عن كنز نادر |
Bu, dünyadaki en nadide şey: sihirli kristal. | Open Subtitles | هذه أعظم شئ نادر فى العالم البلورة السحرية |
Bu bir saray soytarısı sandalyesi. 500 yıllık, nadide bir parça. | Open Subtitles | إنه مقعد مهرج المحكمة مقعد نادر ،عمره 500 سنة |
Bu eski ama nadide antika litroğraf için tam 325 dolar değer biçildi. | Open Subtitles | مقابل هذه القطعة النادرة والاستثنائية لطباعة حجرية تصور الحواس الخمس |
nadide kitapların kasada tutulduğunu ve ortaya çıkmasının yasak olduğunu söyledi. | Open Subtitles | يخبرني أن الكتب النادرة تُحفظ بالخزنة و لا يُسمح بها خارج المركز |
Burası Çin'in en büyük ve nadide sürüngeninin, gizemli ve efsanevi bir yaratığın binlerce yıldır yuvasıdır. | Open Subtitles | هذا هو الموطن الأزلي لأكبر و أندر حيوان زاحف في الصين مخلوق غريب.. و أسطوري |
Dünyanın en nadide ve izole balıkları. | Open Subtitles | إنها أندر وأكثر الأسماك عزلة في العالم |
En büyük keşifler, gezegen üzerindeki hayata katkı sağlamış olanlar radyumdan bile nadide akıllardan çıkmıştır. | Open Subtitles | الاكتشافات العظيمة التي حسنت الحياة على الكوكب جاءت من عقول أكثر ندرة من عنصر الراديوم |
En nadide hazineyi kim getirirse, onunla evleneceğim. | Open Subtitles | وفى القمر السابع إسمح لهم بالعودة ومن سيجلب الكنز النادر سوف أتزوجه |
Birkaç küçük ve nadide damlacığa yoğunlaşıyor. | Open Subtitles | إنه يتكثف في عدد قليل من قطرات الماء الثمينة |
- Bunun için vaktimiz yok, nadide. | Open Subtitles | ليس لدينا الوقت لهذا , أيّها الثمين |
Benim iki nadide ve zarif çiçeğim mutlu mesut beraberler. | Open Subtitles | لأري أجمل وأندر زهرتان يندمجان سوياً بسعادة. |
Evet, serginin nadide parçası, nerede? | Open Subtitles | نعم , ومحور للمعرض , اين هي؟ |