"noor" - Translation from Turkish to Arabic

    • نور
        
    Annesi oturdu ve Noor ayaklarını ovdu, mezun olunca ona bakacağını söyledi. TED جلستْ أرضاً وقام نور بتدليك قدميها، قائلاً أنه سيعتني بها حالما يتخرج.
    Noor Inayat Khan, tehlikeli bir kaçışın tam ortasındaydı. TED كانت نور عنايت خان في خضم محاولة هروب بائسة.
    Paris'e taşındılar; Noor orada gelişim psikolojisi okudu ve çocuk kitapları yayımladı. TED انتقلا إلى باريس، وفيها درست "نور" سيكولوجية الطفل، ونشرت عدة كتب للأطفال.
    Noor Abed Jazeem'in, bombalamayla direk ilişkisini bulamadığını ama sempati duyduğunu biliyoruz. Open Subtitles لا يمكننا ربط "نور عبد العظيم" بالانفجار، لكننا نعرف من يتعاطف معها.
    İnsanlar buraya gelmek için çok ter döktüler, Noor. Open Subtitles الناس يبذلون جهد كبير للوصول إلى هنا, نور.
    1940 yılının Mayıs ayında Alman ordusunun Paris'i işgal etmeye hazır olmasıyla Noor ve erkek kardeşi zor bir kararla karşı karşıydılar. TED في مايو 1940، وبينما الجيش الألماني جاهزٌ لاحتلال باريس، واجهت "نور" وأخوها اختياراً صعباً.
    İngiltere'ye gittiklerinde Noor Kadınlar Yardımcı Hava Kuvvetleri'ne gönüllü olarak katıldı ve bir telsiz operatörü olarak eğitim gördü. TED بالسفر إلى إنجلترا، تطوعت "نور" في "قوات احتياط الجو النسائية" وتدربت كعملياتية راديو.
    Paris'i iyi bilen ve akıcı bir şekilde Fransızca konuşan eğitimli bir telsiz operatörü olarak Noor cazip bir üyeydi. TED كعملياتية راديو متمرسة، وتعرف باريس جيداً، وتتحدث الفرنسية بطلاقة، لقد كانت "نور" جندية ماهرة.
    İntikalinin bir hafta içinde tüm ajan dostları tutuklanmış ve Noor eve çağrılmıştı. TED وفي خلال أسبوع من وجودها هناك، ألقيَ القبض على كل العملاء من زملائها، واستُدعيت "نور" للعودة.
    1943 yılının Ekim ayında Noor'u seven bir ajana aşık olan bir iş arkadaşının kız kardeşi adresini Gestapo'ya sattı. TED في أكتوبر 1943، كانت أختُ زميلٍ لها، قد وقعت في حب عميلٍ كان يحبُ "نور"، باعت عنوان "نور" لـ"غيستابو".
    Noor, herhangi bir bilgi vermeyi reddetti, yerine kaçışına odaklandı. TED رفضت "نور" إعطاء أي معلومات، وانصب تركيزها في المقابل على هروبها.
    Noor tekrardan yakalanmış ve bir Alman hapishanesine gönderilmişti. TED قُبض على "نور" مجدداً وأرسلت لسجن ألماني.
    İşkence edilmesine, mahrum edilmesine ve soyutlanmasına rağmen Noor, hiçbir şeyi ele vermedi. TED على الرغم من أنها تعرضت للتعذيب، والحرمان، وجرى عزلُها، لكنّ "نور" أبَـت أن تعترف بشـيء.
    Kimse bana Noor demez, Sayid. Open Subtitles أتفهمين؟ ليس هناك من يناديني ب"نور" يا "سيد".
    Dik dik bakmayı bırak, Noor. Terbiyesizlik bu. Open Subtitles توقف عن التحديق, "نور", إنها عادة غير جيدة.
    Noor, canım, ne denli yetenekli bir sanatçı olduğun ortaya çıktı! Open Subtitles نور, عزيزي, يا لهُ من فنان موهوب قد أصبحت عليه!
    Kapıya vurdum ve Noor açtı. TED قرعت الباب ففتحه نور.
    Koşmaya başlayınca düşünceleri onu bu noktaya getiren olaylara kaydı... Hintli Müslüman bir babanın ve Amerikalı bir annenin çocuğu olarak 1914'te Moskova'da doğan Noor, oldukça huzurlu bir evde yetişmişti. TED حين بدأت بالجري، راوضتها الذكريات حول الأحداث التي أودَت بها إلى مكانها الحالي... ولدت في موسكو في 1914 من أبٍ هنديٍ مسلمٍ وأمٍ أمريكيةٍ، ترعرعت "نور" في بيت مفعم بالسلام والسكينة.
    İdamından önce "Özgürlük!" diyerek bağırdığı düşünülüyor. Destansı fedakarlığından beri Noor, düşman hatlarının arkasından gizli savaşlar yürüten bir kahraman olarak onurlandırılıyor– asla birinin canını almadan özgürlüğün yolunu açarak. TED وفي قُبيل إعدامها يعتقد أنها صاحت بكلمة "حـــريـــة! ". بسبب تضحيتها البطولية، كُرّمت "نور" كبطلة خاضت معارك سرية خلف خطوط العدو... ممهدة طريق الحرية من دون أن تزهق حياةً واحدة.
    Amcamızda yaralı, Noor'la beraber burada kalsınlar. Open Subtitles عمك أيضا مصاب دعه يبقى مع نور

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more