Sunset Bulvarı'nın üstündeki O ofiste oturup o mecazi, isimsiz kitapçıya bakıyordum ve aylardır kötü senaryolardan başka hiçbir şey okumamıştım. | TED | يجلس في ذلك المكتب فوق شارع الغروب يحدق أسفل تلك المكتبة المجهولة المجازية وبعد أن قرأت لا شيء لكن النصوص السيئة لشهور |
Çünkü George'un nişanlısıyla ilgili bu berbat sırrı saklayarak O ofiste nasıl çalışacağımı bilmiyordum. | Open Subtitles | كيف كان يمكنني العَمل في ذلك المكتب وأنا أعرف هذا السِر الفظيع عن خطيبةِ جورج |
L.A.P.D.'de yaptığım bunca şeyden sonra O ofiste başkasının, kim olursa olsun, başka birinin oturması bir hakaret. | Open Subtitles | بعدما وهبت كل شيء إلى شرطة لوس أنجلوس أي أحد آخر يجلس في ذلك المكتب هو إهانة لي |
O ofiste tek başına hareket ettiği düşüncesi bile beni endişelendiriyor. | Open Subtitles | فقط ، التفكير أنه في ذلك المكتب يتصرف بمفرده ، نعم ، أنا قلقة |
Ne kadar uğraşırsam uğraşayım O ofiste son otuz yıl içerisinde yaptığım tek bir şeyi bile hatırlayamıyorum. | Open Subtitles | ... مهما حاولت لا أتذكر شيئاً حققته ... في ذلك المكتب خلال الثلاثون سنة الماضية |
Ne kadar uğraşırsam uğraşayaım O ofiste son otuz yıl içerisinde yaptığım tek bir şeyi bile hatırlayamıyorum. | Open Subtitles | ... مهما حاولت لا أتذكر شيئاً حققته ... في ذلك المكتب خلال الثلاثون سنة الماضية |
- Bol lakırdı. O ofiste söylenmesini istediğimiz şeyler. | Open Subtitles | -مجرّد فتاة، ما نريده يقال في ذلك المكتب |
O ofiste olan herşey hakkında günlük tut. | Open Subtitles | ستكتب كل شيء يحدث في ذلك المكتب |
Bugün, Parker'ı O ofiste çok zorladın. | Open Subtitles | لقد دفعتَ بـ(باركر) إلى الخط الأحمر في ذلك المكتب هذا اليوم |
Ben, oğlun, yavrun O ofiste. | Open Subtitles | أنا، ابنك نجلك في ذلك المكتب |
Bir arkadaşım O ofiste çalışıyor. | Open Subtitles | -صديق لي يعمل في ذلك المكتب |