Oturuyorlar, akvaryumdaki balığı izliyorlar, 'İyi Ev İdaresi' adlı derginin oldukça eski baskılarını okuyorlar. | TED | يجلسون و يشاهدون سمكة ذهبية في حوض للأسماك، يقرأون من النسخ القديمة للغاية مجلة التدبير المنزلي الجيد. |
Metro'da giderken birinin omzundan sizin makalenizi mi okuyorlar diye bakmak isterdinız. | TED | و أنت نوعا ما ترقبه من الخلف لترى إذا ما كانوا يقرأون مقالتك |
Belki de, bu sarı benizliler sadece sokakta okuyorlar ya da okur gibi yapıyorlar. | Open Subtitles | ربما هم لا يقرأون فقط إلا في الشارع أو ربما هم يتظاهرون بالقراءة هؤلاء الآسيويين |
Günümüzde süper kahramanlarla ilgili bir şey okuduklarında veya gördüklerinde aslında büyükler için peri masalları okuyorlar ve bu yüzden onları çok seviyorum. | TED | إنهم يقرؤون حقًا قصص خيال للبالغين عندما يقرؤون أو عندما يرون قصص الأبطال الخارقين اليوم، ولهذا أنا أحبهم كذلك. |
Beceriksiz olduklarını söyleyen gazeteleri okuyorlar. | Open Subtitles | قرأوا مقالات بالصحف عن كونهم غير فعالين |
Bugün sizle burada konuşurken, Kenya Hapishane Servisi kapsamında 63 tutuklu ve personel uzaktan öğrenme ile Londra Üniversitesi'nde hukuk okuyorlar. | TED | وبينما أتحدث إليكم اليوم، هناك 63 سجين وموظف في دائرة السجون الكينية يدرسون القانون في جامعة لندن عبر التعلم عن بعد. |
İnsanlar her zaman sevdikleri markaların etiketlerini dikkatlice okuyorlar. | Open Subtitles | الناس يقرأون ما كتب على منتجاتهم المفضلة بعناية شديدة حقا |
Sessiz ol. Lady Eleanor'un vasiyetini okuyorlar. | Open Subtitles | ابقوا هادئين انهم يقرأون وصية الليدي إلينور |
Herşey normal görünüyor. Sanırım sürekli öylece oturup kitap okuyorlar. | Open Subtitles | يبدو الأمر على ما يرام ، أعتقد أنهم يجلسوا معاً يقرأون الكتب. |
Birlikte kütüphaneye gidip kitap okuyorlar. Çok aptalca. | Open Subtitles | إنهم يذهبون لتخوم المدينة معاً , يقرأون الكتب إنه حقاً غير جذاب |
Telefon konuşmaları yok, internet yok. Mektuplarını bile okuyorlar. | Open Subtitles | لا مكالمات هاتفيه , لا انترنت انه حتى يقرأون رسائلة |
Ama onları tanıyorum. Bloğumu okuyorlar. Ben onlarınkini okuyorum. | Open Subtitles | لكنّي أعرفهم، إنّهم يقرأون مدونتي، وأنا أعلّق على مدونتهم |
O şeyi okuyorlar, sonra tekniker geliyor ve sana iyi olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | يقرأون شيئا، ثم التكنولوجيا تأتي في ويخبرك أن تكونوا بخير. |
"Etrafımda oturdular, kitabı kendileri okuyorlar, beni okurken dinliyorlardı, ve bir çeşit cennet geri gelmişti." | TED | " لقد جلسوا في الجوار، يقرأون الكتاب بأنفسهم، يستمعون لي وأنا أقرأ الكتاب، ونوع من الجنة تم إستعادتها." |
Ne söylediğini okuyorlar ve deneyimlerini yeniliyorlar. | Open Subtitles | انهم يقرأون ما تقوله ثم يعيدون تجربته |
Zorunda kalmayacağım. Onlar da herkes gibi gazete okuyorlar. | Open Subtitles | لست مضطراً لذلك ، إنهم يقرؤون الصحف كما الآخرون |
Kahretsin, sanki beynimi okuyorlar. | Open Subtitles | تباً. إنهم يقرؤون ما يدور في ذهني. |
Ve ebeveynlerin boşandığı kitapları okuyorlar. | Open Subtitles | و يقرؤون الكتب أين الأباء يتطلقون |
Ve gazete okuyorlar. | Open Subtitles | ! وقد قرأوا جريدة نيوزويك بدلاً من لاشئ |
Çünkü benim bitirdiğim bölümde okuyorlar. | Open Subtitles | لأنهم يدرسون نفس المجال الذي درسته |
İlk defa haberleri yaratmak yerine gazeteden okuyorlar. | Open Subtitles | لاول مرة يقرأن الأخبار بدلًا من أن يصنعنها |
- E-postalarını okuyorlar. | Open Subtitles | يقومون بقراءة بريده الإلكتروني |