"olan ve" - Translation from Turkish to Arabic

    • والتي
        
    • وهو
        
    • والذي
        
    • و الذي
        
    • وليس لديه
        
    • به الذي أعلن
        
    Kendi kişisel yanlarımızı tanıyabilir, görünmez olan ve daha önce göremediklerimizi görebiliriz. TED يمكننا معرفة جوانب من أنفسنا والتي كانت مخفية تماما وتصبح قادرا على رؤية اشياء كانت في السابق مخفية.
    Bir kadını güçlü yapan şey, zayıflıkları olan, kusurları olan ve belki ilk aşamada sevilmeyecek ama zamanla gerçekle alakalı olabilecek bir karakterinin olmasıdır. TED الذي يكون شخصية إمرأة قوية هي شخصية لديها نقاط ضعف، لديها عيوب، والتي ربما لا تكون محبوبة على الفور، ولكنها في النهاية قابلة للتواصل.
    Sonunda, yaşam biçimini değiştirmek zorunda kalacak olan ve yeni davranışlar edinmeye çalışacak olan kişinin kendisi. TED انه الشخص الذي يجب في النهاية ان تصل اليه المعلومة وهو الذي سوف تتغير حياته تبعاً لها وهو الذي يجب ان يغير من طباعه
    Dışarının bir parçası olan ... ... ve daf-2 alıcısı gelip hormonu yakalıyor. TED جزء منه في الخارج وهو يُمسك بالهرمونات حال مرورها باللون الأخضر
    Anlattığı ilk şey babası hakkındaydı, çok az tanıdığı, ölmüş olan ve hemen sonra ise annesi geldi, tanıdığı TED اولا كان يتحدث عن والده، والذي لم يعرف الكثير عنه الذي توفى، بعدها عن والدته، التي كان يعرفها
    Kamplarda daima gitarı olan ve çalmayı hiç bilmeyen biri de olur. Open Subtitles هناك دائما الرجل الذي يعزف الغيتار و الذي لا يعرف كيف يعزف
    Güneşin etrafında yörüngede olan ve iki gezegen arasında gelip giden uzay mekiğinin bir parçası. TED إنه جزء من المركبة الفضائية الموجودة في مدار الشمس والتي تجمع بين كوكبين.
    Böylelikle bugün bildirilecek olan ve bize bu reform düşüncesine adanmış seçmenleri çekme imkanı sağlayacak bir parti programı başlattılar. TED فقاموا بإنشاء منصة، والتي نعلن عنها اليوم، تسمح لنا بجذب المصوّتين الملتزمين بفكرة هذا التعديل.
    Üstelik, Filistinliler için yabancı olan ve benim sevdiğim bir müzik türü olan folk müzik gibi bir takım küçük şeylerle iletişim kurduk. TED وتواصلنا عبر أشياء صغيرة جدًا، مثل حبي للموسيقى الريفية، والتي تعتبر غريبة جدًا على الفلسطينيين.
    En yüksek direkler diğerlerinden daha iyi bağlantısı olan ve daha fazla işaret edilen sayfaları gösteriyor. TED أعلى أكوام تتوافق مع تلك المواقع والتي بطريقة ما أفضل ترابطاً من الأخرى، أكثر بروزاً من غيرها.
    Çevrelerinde olan ve ailelerinin karşılayabildiği sağlıksız ve az kalorili şeylerle kendilerini doyuruyorlar. TED لذلك، فهم يملأون بطونهم بأغذية غير صحية وسعرات غذائية رخيصة والتي تحيطُ حولهم في مجتمعاتهم ولا تستطيع عائلاتهم تحمله.
    Bir fizikçi daha geniş ve simetrik olan ve bu şekildeki alt kümelerin bulunduğu desenleri bulmaya çalışır. TED يبحث الفيزيائي عن مزيد من الانماط الهندسية الاكبر.. والتي تشتمل على الانماط المعروفة سلفا كفروع.
    Derinliği ve dönen parçaları olan ve hareket eden fiziksel bir obje görüyorum. TED أرى كائنًا فيزيائيًا يملك أجزاء عميقة ودائرية، وهو يتحرك.
    Adem 1; insan doğasının maddeci ve hırslı olan ve dışarıdan görünen tarafını temsil eder. TED آدام الأول: دنيوي، طموح، وهو الجانب الخارجي لطبيعتنا،
    Yeterli enerji ve sıcaklık varsa ki Güneşimizde var çok hafif olan ve sadece yer çekimiyle bağlı bu gaz uzaya doğru kaçabilir. TED وإذا ما توفرت طاقة وحرارة كافية، وهو ما توفره شمسنا، فإن ذلك الغاز الخفيف جداً، والذي يبقى بفعل الجاذبية فقط، يهرب إلى الفضاء.
    Ben, benden sonra olan ve ben olmasaydım olmayacak olan her şeyim. TED أنا أي شيء يحدث بعد أن ذهبت والذي لم يكن ليحدث إذا لم آتي.
    Ve işte ilk defa, onu dinlerken yavaş yavaş içine doğru çekilmekte olduğu bu şeyin hüzünle ve anımsamakla ilgisi olan ve daha önce anlayamadığı o şeyin varlığını hissediyor. Open Subtitles حضور ذلك الشيء الذي لم يفهمه والذي له علاقة بالحزن و الذاكرة والتي يجب أن يفهمها مهما كلّف ذلك
    Olması daha mümkün olan, ve bugün bunu görüyoruz, verinin bir yerel üretim merkezine gönderilmesidir. TED الشيئ الارجح, و الذي نراه اليوم, ان تلك البيانات يتم ارسالها الى مركز التصنيع المحلي
    Onun kadar başarıya ulaşmış, akla hayale sığmayacak kadar zengin, artık genç rakiplerinin tehdidi altında olan ve yattığı yerden bacağından çıkmış kaval kemiğine bakan bir adam. Open Subtitles رجل حقق الكثير مثله و الذي يتوفر على ثروة لانستطيع تصورها وهو الآن تحت تهديدات منافسيه الأصغر سنا
    O yüzden; doğru düzgün, uslu çocukları olan ve koku alma duyusu olmayan bir adam bulduğunda ara beni. Open Subtitles فإذا وجدتم شخصا يحب الأطفال وليس لديه حاسة شم , أبلغينى
    Bu bina benim kontrolümde olan ve iflasını daha yeni açıklayan bir bankaya satıldı. Open Subtitles هذا المبنى بيع لمصرف أتحكم به الذي أعلن فوراً افلاسه

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more