Onları öldürmek artık ödül kazandırmıyordu, ama olası bir 100,000$ cezası vardı. | Open Subtitles | لم يعد يجلب قتلهم سخاءً، لكن احتمالية غرامة 100.000 دولار. |
Bu noktada, danışman olası bir cinayetle ilgili polis müdürlüğünü bilgilendirdi. | Open Subtitles | في هذه المرّة، المُستشار، أخبر قسم الشّرطة من مُحتمل رمز 187. |
olası bir cinayeti araştırıyoruz ve federal kanunlar, bu cesetler üzerinde otopsi yapmamızı öngörüyor. | Open Subtitles | نحن نحقق فى جريمة قتل محتملة و القانون الفيدرالى يتطلب أن نقوم بتشريح هذه الجثث |
- olası bir vaka, doktor. | Open Subtitles | قضية مطلوب حلها يا دكتور |
olası bir Japon saldırı hareketi uyarısı. | Open Subtitles | إنذار , إنذار العدوان الياباني يتحرك في اتجاه ما |
Adam koca bir hayat yaşıyor ve her şeyi lanet olası bir kutuya sığıyor. | Open Subtitles | الرجل عاش حياته وكل شيء فعله لم يمنعه ان ينتهي في تابوت |
Yani, bana olası bir katille randevu mu ayarladın? | Open Subtitles | -إذن , أتيتَ بيّ بيوم قاتم ، مع إحتمالية لوجود مُجرم؟ -أجل ، لماذا؟ |
CA: Siz ve meslektaşlarınız arasında, olası bir af anlaşması üzerine, ciddi bir görüş ayrılığı içinde olduğunuz bildirildi. | TED | كريس: تم الحديث عن انه هناك عدم اتفاق بينك و بين زملاءك حول اي سيناريو يمكن فيه منح سنودين عرض عفو. |
Bu yapay yaşam deneyleri cansız sistemlerden canlı sistemlere doğru olası bir geçiş yolunu tanımlamamızda bize yardımcı olmaktadır. | TED | لذا فإن إجراء تجارب الحياة المصطنعة هذه يساعدنا على تعريف السبيل المحتمل بين الأنظمة غير الحية والحية. |
Bu sabah Türkiye'den bir grubun olası bir saldırısıyla alakalı bir söylenti vardı. | Open Subtitles | هناك حديث هذا الصباح عن احتمال وقوع بعض الهجمات من قبل جماعات خارج تركيا |
olası bir suç mahallini bozmak istemediklerini söylediler. | Open Subtitles | . قالا انهما لم يريدا ان يعبثا بمسرح جريمة محتمل |
olası bir yıkım sonrasında dünyanın restore edilmesi üzere dünya üzerinde yaşayan her bitkinin tohumlarını saklanıyor. | Open Subtitles | عينات من كل الحبوب على وجه الارض مخزنة فالداخل , في حال احتاجت الارض للنباتات لزراعتها بعد حدوث كارثة . |
Çalışmaları okudum. İnsanların kendi kendilerini değiştirmeleri doktor veya programlar yardımı ile değişmelerine göre 10 kat daha olası bir şey. | Open Subtitles | لقد قرأتُ دراسات تشير إلى أنّ احتمالية تغيّر الناس بأنفسهم تبلغ 10 أضعاف |
Her köşede olası bir yenilginin sizi beklermiş gibi göründüğü büyük bir zorlukla yüz yüze geldiğinizde belki şu tavsiyeyi duydunuz: ''Biraz daha özgüvenli ol.'' | TED | عندما تواجه تحديًا كبيرًا، وتلوح احتمالية الفشل في كل مكان، فربما تكون قد سمعت هذه النصيحة من قبل: "ثق بنفسك أكثر." |
Hank böylece, olası bir iyi ilişkime mal oldu. | Open Subtitles | المقصد أنه كلفني احتمالية علاقة ناجحة |
Adamlar ne kayıt dışı, ne de resmi olarak olası bir kaçırılma olayı olmadığını söylüyorlar. | Open Subtitles | وهم يخبروننا بشكل رسميّ وغير رسميّ أنهم سيتجاهلون أيّ تقارير عن إختطاف مُحتمل |
Ayrıca ters gidebilecek olası bir durumda, deney için buradan birini kullanırsak bilirsin işte daha fazla özlenir. | Open Subtitles | وفي الحدث الغير مُحتمل شيئاً ما يكون خاطئاً، حسناً، يوجد ناس هنا نريد، كما تعلم، الإشتياق لهم |
Uyuşturucu, kaçak mal ve kara para için otobanları kullanmak yerine burnumuzun dibinde bu sistemi kullanalar olası bir ihtimal. | Open Subtitles | إنه طريق سريع مُحتمل لنقل المُخدرات الأموال ، وتهريب البضائع دون علمنا |
Güzel bayanın olası bir cinayeti sıkıcı bir haber değil, değil mi? | Open Subtitles | ثمة جريمة قتل محتملة لسيدة شابة جميلة ليست بالضبط أنباءً رتيبة |
Merkez, olası bir cinayet durumu söz konusu. | Open Subtitles | أيّها المقسّم، قد تكون جريمة قتل محتملة |
- olası bir vaka, doktor. | Open Subtitles | - انها قضية مطلوب حلها يا دكتور- |
olası bir Japon saldırı hareketi uyarısı. | Open Subtitles | إنذار , إنذار العدوان الياباني يتحرك في اتجاه ما قطع العلاقات ... |
Adam koca bir hayat yaşıyor ve her şeyi lanet olası bir kutuya sığıyor. | Open Subtitles | الرجل عاش حياته وكل شيء فعله لم يمنعه ان ينتهي في تابوت |
Eğer bunu ciddiye almada başarızlığa uğrarsak bu olası bir senaryo olacak. | TED | ذلك سيناريو محتمل إذا أخفقنا في أخذ الأمور بجد |
Bir komutan bana bir keresinde bir bayanın olası bir tehlikeyi bir erkekten çok daha iyi tahmin edebileceğini söylemişti. | TED | قال لى القائد أن المرأة يمكنها قياس حالة العنف المحتمل أفضل بكثير من الرجال. |
Bu sabah Türkiye'den bir grubun olası bir saldırısıyla alakalı bir söylenti vardı. | Open Subtitles | هناك حديث هذا الصباح عن احتمال وقوع بعض الهجمات من قبل جماعات خارج تركيا |
olası bir suç mahalini kontrol etmeye gidiyoruz. | Open Subtitles | نذهب للتحقق من مسرح جريمة محتمل |
olası bir güç kaynağı arızası ya da örneğin; terörist saldırısı esnasında YKTP hiçbir organizmanın dışarı çıkmasına izin vermez. | Open Subtitles | في حالة حدوث كارثة فشل تيار الطاقة... في هجوم ارهابي على سبيل المثال... الـ"أتش.آي.تي.أس" ينتشر ليمنع أي كائن حي من الخروج |