Son 10 yılı Cambridge Üniversitesi'nde bu bozukluğun nasıl oluştuğunu anlamaya çalışarak geçirdik. | TED | لقد قضينا العشر سنوات الماضية في جامعة كامبريدج نحاول فهم كيف يتكون المرض. |
- Tozun büyük ölçüde insan derisinden oluştuğunu biliyor muydun? | Open Subtitles | هل كنت تعلم أن الغبار يتكون معظمه من جلد الإنسان؟ |
Moleküllerin yapılarının nasıl oluştuğunu gerçekten anlayan bir kimya kitabı hayal edin. | TED | تخيلوا كتب الكيمياء التي تقوم بفهم هيكل كيفية تشكل الجزيئات. |
Ama bilim insanları için, halkaların özel bir anlamı da var, Çünkü biz onların, ufak boyutta, Güneş sisteminin aslında nasıl oluştuğunu temsil ettiğine inanıyoruz. | TED | لكن بالنسبة للعلماء، هناك معنى خاص لهذه الحلقات، لأننا نعتقد أنها تمثل، على مقياس صغير، كيفية تشكل النظام الشمسي. |
Bu elmasların nasıl oluştuğunu biliyor musun? | Open Subtitles | هل تعلمين كيف تكونت تلك الماسات ؟ |
Telomerlerin, kromozomların ucunda kodlanmayan özel DNA parçalarından oluştuğunu ortaya çıkardım. | TED | واكتشفت أن التيلوميرات تتكون من شرائح الخاصة، من الأحماض النووية غير مشفرة في نهايات الكروموسومات بالتحديد. |
İnsan vücudunun bir dizi güçlü ve zayıf noktadan oluştuğunu anlattı. | Open Subtitles | وضَّح أن الجسم البشريّ عبارة عن سلسلة من نقاط القوة والضعف |
Tomografi, bir embolizm oluştuğunu gösterdi. | Open Subtitles | المسح الإشعاعي أوضح بأنه هناك جلطة |
- Tozun büyük ölçüde insan derisinden oluştuğunu biliyor muydun? | Open Subtitles | هل كنت تعلم أن الغبار يتكون معظمه من جلد الإنسان؟ |
İlk olarak dünyanın ulusal devletlerden değil şehirlerden oluştuğunu hayal etmenizi istiyorum. | TED | أريدكم أن تتخيلوا عالم لا يتكون من الدول الوطنية، ولكنه يتكون من المدن. |
Biyo silahın iki bileşenden oluştuğunu öğrendik. | Open Subtitles | لقد تعلمنا أن السلاح الحيوي في الواقع يتكون من عنصرين. |
Jane'in sağ elindeki balpeteği deseninin birbirinden azıcık farklı... iki ton mürekkepten oluştuğunu biliyoruz. | Open Subtitles | ذلك، ونحن نعلم جميعا أن نمط العسل على اليد اليمنى جين يتكون من اثنين من ظلال مختلفة بمهارة من الحبر. |
Gördüm. Düşüncelerin oluştuğunu gördüm. Sözcüklerin dizildiğini gördüm. | Open Subtitles | لم يكن هذا اي شي , اعتقد ان الافكار تشكل وتوضح الكلمات |
DNA'nın nasıl oluştuğunu keşfetmeye çalışıyor -- keşfetmeye çalıştığımız anahtar nasıl oluşmuş olabilir? | Open Subtitles | إنه يحاول إكتشاف كيف تشكل الحمض النووي المفتاح لإكتشاف كيف تشكلنا نحن |
Bu bulanık görüntüler, gezegen sisteminin nasıl oluştuğunu gösteren yolun kapısını açtılar. | Open Subtitles | هذه الصور الضبابية فتحت المجال لفهم طريقة تشكل الأنظمة الكوكبية |
Baba, bu gölün Senozoik Çağ'da buzul formundan oluştuğunu biliyor muydun? | Open Subtitles | أبي، هل تعلم أن هذه البحيرة تكونت جراء انحسار الأنهار الجليدية في حقبة سينوزوي(حقبة الحياة الحديثة) |
Heysem, görüntülerin ışık tarafından nasıl oluştuğunu keşfetti ama bu, onun en büyük başarısının yanından bile geçmiyordu. | Open Subtitles | اكتشف الحسن ابن الهيثم كيف تتكون الصور بواسطة الضوء لكن هذا كان بعيداً من أعظم إكتشافاته |
İnsan vücudunun bir dizi güçlü ve zayıf noktadan oluştuğunu anlattı. | Open Subtitles | وضَّح أن الجسم البشريّ عبارة عن سلسلة من نقاط القوة والضعف |
Bunu, bütün evrenin milyarlarca yıl önce meydana gelen şimdi Büyük Patlama dediğimiz tek bir dehşetli patlama ile oluştuğunu varsayan kuramsal bir teoriyle açıklamaya çalıştı. | Open Subtitles | لذا فيتعين علينا وصفها على أنها تحللت و لم تتحلل معاً في نفس الوقت فكر فيما يعنيه ذلك حيث أن الجسيم الإشعاعي سيطلق السم فالقطة تسممت و لم تتسمم معاً |
Bunun gibi bir delil bizi bilincin beyinde nasıl oluştuğunu anlamaya yakınlaştırıyor. Fakat hala öğrenecek çok şey var. | TED | تقرّبنا مثل هذه الأدلة لفهم كيفيّة تكوّن الوعي في الدماغ، لكن ما زال هناك الكثير لنتعلّمه. |