| Bu sabah altıyı on geçe büyük bir ruh dünyamızdan ayrıldı. | Open Subtitles | عشر دقائق بعد السادسة صباحاً... ... روح عظيمة رحلت من عالمنا. |
| Lokantada. Sekizi on geçe. | Open Subtitles | عشر دقائق بعد الثامنة |
| Onu on geçe odasından çıkarken gördüm. | Open Subtitles | لقد شاهدتها تخرج من المكتب في الساعة العاشرة و عشر دقائق |
| Onu on geçe iyi geceler dilemeye gitmiş. | Open Subtitles | و التي ذهبت حتى تمسي عليه في العاشرة و عشر دقائق |
| Geçen gün, saat onu on geçe amcasını gördüğüne inanmadığı söylerken ne demek istemiştin? | Open Subtitles | ماذا قصدت بالقول أنك لم تصدقها عندما قالت أنها رأت عمها في العاشرة و عشر دقائق ؟ |
| Bu saat 12'yi on geçe oldu. | Open Subtitles | الآن، لقد حدث هذا في الثانية عشر وعشر دقائق. |
| Evet. Saat dördü on geçe geçmesi gerekiyor. | Open Subtitles | أعرف، من المفترض أن يصل في الرابعة وعشر دقائق |
| - İyi geceler, Isabel. - İyi geceler, Eugene. - İkiyi on geçe hazır ol. | Open Subtitles | سوف تكونين مستعدة فى الثانية و عشر دقائق - لا ، لن أكون مستعدة - |
| - Olamam. Olursun. İkiyi on geçe. | Open Subtitles | بلى ، فى الثانية و عشر دقائق - سوف أكون مستعدة - |
| -Onu on geçe mi? | Open Subtitles | في العاشرة و عشر دقائق |
| - Sekiz artı iki çarpı beş... - Sekizi on geçe. | Open Subtitles | (8+5)*5 - الثامنة و عشر دقائق - |
| Sonra saklanıyorum ve tam 9.00'u on geçe'ye kadar bekliyorum. | Open Subtitles | ثمّ سأختبئ وأنتظر حتّى التاسعة وعشر دقائق تمامًا |
| Sekizi on geçe. | Open Subtitles | الثامنة وعشر دقائق.. |