| Her neyseler, biri onları serbest bıraktı ve sana doğru ilerliyorlar. | Open Subtitles | حسنا، مهما كانو شخص ما أطلق سراحهم وهم الآن يتوجهون نحوكم |
| İlk yıl boyunca, yaklaşık 13 yanlış tutuklama tespit ettik. İnsanlar onlarca yıldır hapiste tutuluyorladı ve onları serbest bıraktırdık. | TED | وعلى مدار السنة الأولى، وجدنا حوالي 13 إدانة خاطئة، لأُناس قضوا عقودًا في السجن، وأطلقنا سراحهم جميعًا. |
| Katilleri yakalamak için her şeyini riske atarsın ve jüri onları serbest bırakır. | Open Subtitles | تخاطر بحياتك من آجل الإمساك بالقتلة وهيئات المحلفين تطلق سراحهم |
| Fakat onları serbest bırakabilsem bırakırdım. | Open Subtitles | لكن إن كان بإمكانى تحريرهم فسأفعل |
| Fakat onları serbest bırakabilsem bırakırdım. | Open Subtitles | لكن إن كان بإمكانى تحريرهم فسأفعل |
| Ve onları serbest bırakabilecek tek kişi de aklını kaybetmişti. | Open Subtitles | والرجل الوحيد ...القادر على تحريرهم فقد عقله |
| Esas şüpheliler yakalanıncaya kadar onları serbest bırakmayacak. | Open Subtitles | لَنْ يُطلقوا سراحهم حتى المشتبه بهِ يُمْسَكُ. |
| Her konuda tatmin olduktan sonra onları serbest bırakın. | Open Subtitles | بَعْدَ أَنْ كَشفوا كُلّ شيئ إلى رضائِكَ، أطلقْ سراحهم. |
| Onların sebzelere zarar verme alışkanlıklarını ortadan kaldırarak, böylece iç rahatlığıyla onları serbest bırakabiliriz. | Open Subtitles | بمجرد تخلصهم من النهم الرهيب للخضروات يمكننا بأمان إطلاق سراحهم بدون الخوف من هجومهم |
| Kağıt işlerini tamamlayıp Pazartesi'ne onları serbest bırakabilmeyi umuyoruz. | Open Subtitles | وسيطلق سراحهم ليعودوا إلى الشوارع يوم الإثنين |
| Mültecilerden bazılarının isyancı olabileceğinden endişe ettiklerini o yüzden ateşkes olana dek, onları serbest bırakmayacaklarını söylediler. | Open Subtitles | قالوا أنهم قلقون من أن بعض اللاجئين يحتمل كونهم من الثوار لذا فقد رفضوا اطلاق سراحهم حتى اعلان وقف اطلاق النار |
| Önce anahtar, ve bana şatonun nerede olduğunu göster, sonra da onları serbest bırakacağım. | Open Subtitles | و أريني أين القلعة بعد هذا سوف أطلق سراحهم |
| Başkan'ın onları serbest bırakmasını istemiyordu. | Open Subtitles | فلم يُردْ أن يقومَ الرئيسُ بإطلاقِ سراحهم. |
| Şifreyi almanın tek yolu onları serbest bırakman. | Open Subtitles | الطريقة الوحيدة كي أعطيك كلمة السر هيَّ عندما تُطلق سراحهم أمنين |
| Aileni incitmek için bir sebebim yok ve onları serbest bırakacağım. | Open Subtitles | مامن سبب يجعلني أُريد إيذاء عائلتك وسوف أُطلق سراحهم. |
| Küçük oyuncağını istiyorsan, onları serbest bırakman gerekecek. | Open Subtitles | أذا اردت لعبتك الصغيرة عليكَ تحريرهم |
| onları serbest bırakarak düzeltebiliriz. | Open Subtitles | ويمكننا تصحيحه عن طريق تحريرهم |
| Stefan Salvatore yüzünden. Beni onları serbest bırakmaktan alıkoyan tek şeyi elinde tutuyor. | Open Subtitles | بسبب (ستيفان سلفاتور)، إنّه آسرٌ الشيء الوحيد الذي يمنعني عن تحريرهم. |
| onları serbest bırakmaya çalıştı. | Open Subtitles | -لقد كان يحاول تحريرهم |
| onları serbest bırakabiliriz. | Open Subtitles | يمكننا تحريرهم |