Sadece onlar değil, bütün köy aramızda olanları biliyor. | Open Subtitles | ليس هم وحسب .. المدينة برمتها تعلم أن هنالك أمرا بيننا |
- Ama yönetim değil, anlarsın. - Hayır, onlar değil. | Open Subtitles | ليست المؤسسة ، التى فى ذهنك لا , ليس هم |
Irak'tan bir şeyler kaçırmayı bilen yalnızca onlar değil. | Open Subtitles | ليس هم الوحيدين الذين يسـتطعون تهريب الأموال خارج العراق |
İnsanlar sevdiklerinin geri döndüğüne inanıyor Ama bunlar onlar değil. | Open Subtitles | الناس تظن أن احبائهم عادوا ولكنهم ليسوا هم. |
Buraya daha önce gelmiştim. Sana göstereceğim. İnanan sadece onlar değil. | Open Subtitles | لقد جئت هنا من قبل سأريك، ليس هما فحسب |
Bu doğru olsaydı ağzı, burnu kan içinde olan sen olurdun, onlar değil. | Open Subtitles | إن كان هذا صحيح، ستكون مُغطى بالدم والندوب، وليس هم. |
Bill Smith, bu arabayı onlar değil de biz alınca delirdi. | Open Subtitles | فرع بيل سمث ماتوا من القهر لأنا حصلنا عيلها و هم لا |
Eğer ters giderse tüm bir bonus kaybetmek onlar değil. | Open Subtitles | إذا كان كل شيء على ما على شكل كمثرى، ليس لهم أن تفقد المكافأة. |
Sen bana eziyet ettin, onlar değil. Sen. | Open Subtitles | من عذّبني ، أتفهم هذا و ليس هم ، أنت من قام بذلك |
Sen başarısız olduğun için, onlar değil! | Open Subtitles | وكل ذلك يعود لانك فشلتي , ليس هم |
Bu konuda rahatsız olan onlar değil. | Open Subtitles | كلا، ليس هم الغير مرتاحين مع هذا |
Bu sorunu yaratan kişi onlar değil, benim. | Open Subtitles | من صنع هذا الموقف ليس هم بل انا |
Bu sorunu yaratan kişi onlar değil, benim. | Open Subtitles | من صنع هذا الموقف ليس هم بل انا |
Başı belaya giren bizdik, onlar değil. | Open Subtitles | نحن من وقعنا في المشاكل، ليس هم. |
Psikopat olan sensin, onlar değil! | Open Subtitles | ، أنت شخص مُضطرب عقلياً و ليسوا هم |
- Bunlar onlar değil, ama bunlar da çok iyi değil. - Evet. | Open Subtitles | ليسوا هم ولكن نواياهم غير طيبه |
Aptallar! Bunlar onlar değil! | Open Subtitles | أيها الحمقى، هؤلاء ليسوا هم |
Sadece onlar değil. | Open Subtitles | ليس هما فقط نحن نعيش بأوهايو |
Endişe ettiğim konu onlar değil. | Open Subtitles | أجل، ليس هما ما أنا قلق عليه |
Bu doğru olsaydı ağzı, burnu kan içinde olan sen olurdun, onlar değil. | Open Subtitles | إن كان هذا صحيح، ستكون مُغطى بالدم والندوب، وليس هم. |
Güvenilir olmadığımı düşünüyorlar ve bu kaygıyı ilk güden de onlar değil. | Open Subtitles | هم لا يظنون بأنني أستحق الثقة، وهم ليسوا أول من يبدي هذا القلق. |
- Ama sorumlu onlar değil. | Open Subtitles | لكن هذا ليس لهم |
Hayır, onlar değil... | Open Subtitles | لا تقلقي انهم بطيئون يمكننا الهرب منهم لا ليس هؤلاء |
Nasıl onlar değil? | Open Subtitles | ماذا " ليس أولئك "؟ |
Bir tek onlar değil. Dışarıda birçok tedirgin kişi var. | Open Subtitles | إنهم ليسوا وحدهم لديك مجموعة من الناس قلقين بالخارج |
Artık konu onlar değil. Burada konu sensin! | Open Subtitles | هذا ليس عنهم بعد الآن هذاعنكِأنتِ! |
- Hayır, onlar değil. | Open Subtitles | لا, ليسا هما .سأخبرك عندما يحضران .. |