Artan farkındalık ile birlikte, daha fazla ebeveyn, daha fazla pediatrist, daha fazla eğitmen otizmin özellikleri hakkında bilgi sahibi oldu. | TED | و مع زيادة الوعي تلك، فإن الكثير من الآباء، و الكثير من أطباء الأطفال و المعلمين، تعلموا كيفية التعرف على سمات التوحد. |
Dahası, aşılarda bulunan thimerosal adındaki bileşenin otizmin nedeni olduğu düşünülüyordu. | TED | و بالإضافة إلى ذلك، فإن واحداً من مكونات اللقاحات، و هو يُدعى الثيرموسال، كان يُعتقد بأنه مسبب مرض التوحد. |
otizmin bir spektrum olması gibi etiyolojinin de bir spektrumu, nedenlerden oluşan bir spektrum vardır. | TED | و كما أن التوحد هو طيف، هناك طيف من الأيديولوجيات، طيف من الأسباب. |
Yani bu, bize otizmin genetik olduğuna dair bazı veriler sağlıyor. | TED | إذاً فهذا يعيطينا بعض المعلومات بأن التوحد له علاقة بالجينات. |
otizmin tedavisinde ne tür ilerlemeler olacak bilemezsin. | Open Subtitles | لا تدرين ما نوع الاختراعات التي ستكتشف في علاج التوحّد |
Biz, şimdi, otizmin çok geniş bir spektruma sahip olduğunu biliyoruz. | TED | نحن الآن نعلم أن للتوحد طيف واسع. |
Bu zamanla yükseldiği değerlendirilen otizmin yayılma grafiği. | TED | هذا رسم بياني يوضح إرتفاع نسبة التوحد مع الوقت. |
İlginç bir şekilde, araştırmacılar 1970’lere kadar Kanner’ın otizmin nadir olduğu teorisini test etmeye başlamadılar. | TED | بشكل مدهش، ولحدود عام 1970، بدأ الباحثون بآختبار نظرية كانر بأن التوحد نادر الحدوث. |
Onlar, toplum genelinde otizmin yaygınlığı çalışmasını başlattılar. | TED | قاموا بإجراء دراسة حول إنتشارمرض التوحد بين عموم الناس. |
Chris, Asperger hastası. Bu otizmin hafif bir şekli. | Open Subtitles | يعاني كريس من مرض أسبرجر و هو بسيط من التوحد |
Söylenmesi güç ama otizmin tedavisine çare bulmak için ilk adım olabilir. | Open Subtitles | إنها تؤخذ عن طريق الفم لكنها قد تكون خطوته الأولى لإيجاد علاج التوحد |
otizmin ileri seviyesi. Asperger sendromlu birçok insan... | Open Subtitles | انها احدى انواع التوحد, العديد من الناس لديهم هذا لكنهم يعيشون حياه منتجه |
otizmin bir görüntü olduğunu söylüyorlar ama fiilen hepsi bir araya toplanmış bir farklı durumlar dizisidir. | Open Subtitles | انهم يقولون ان التوحد طيف لكنه فالحقيقه مجموعه من الحالات المختلفه ممزوجين معا |
20. yüzyılın büyük bir kısmında, klinisyenler otizmin ne olduğu ve nasıl keşfedildiği ile alakalı bir hikâye anlattılar, fakat bunun yanlış çıkması ve beraberinde getirdiği sonuçları küresel toplum sağlığı üzerinde yıkıcı bir etki oluşturuyor. | TED | لأكثر من 20 قرناً، كان الأطباء يسردون قصة واحدة عن معنى التوحد وكيف تم إكتشافه، ليتبين فيما بعد أن هذه القصة خاطئة وأن ما نتج عنها ترك أثر مدمر على الصحة العامة. |
O makale otizmin başka bir hikâyesini sunuyordu. | TED | تعرض الورقة قصة بديلة لمرض التوحد. |
O, otizmin ve otistik özelliklerin yaygın olduğuna ve her zaman var olmuş olduğuna, bu sürecin tuhaf bilim adamı ve dalgın profesör gibi popüler kültürden benzer numunelerin yönlerini görerek inanmıştı. | TED | إعتقد أن التوحد وصفات التوحد شائعة وكان دائماً يملك رؤيةَ لجوانب هذا التواصل في نماذج مألوفة من الثقافة الشعبية مثل عالم إجتماعي أخرق، وأستاذ شارد الذهن. |
Sonra Andrew Wakefield ortaya çıktı ve tanıların artmasında aşıları suçladı. Bu basit, güçlü ve kışkırtıcı bir şekilde inandırıcı hikâye Kanner’ın otizmin nadir olduğu teorisi kadar yanlıştı. | TED | بعد ذلك يأتي أندرو ويكفيلد ليلقي اللوم على سرعة تشخيص التلاقيح قصة بسيطة وقوية، ومعقولة بشكل مغري والتي كانت خاطئة مثل نظرية كانر بأن التوحد نادر الحدوث. |
otizmin tam olarak ne olduğunu anlatarak başlayacağım. | TED | أعتقد أنني سأبدأ بالحديث قليلاً عن ما هو مرض التوحد بالضبط . |
Ama Rimland raporunda açıkça otizmin psikolojik bir problem olmadığı yazıyor. | Open Subtitles | و لكن تقرير "ريملاند" يظهر ان التوحد ليست مشكلة نفسيه |
otizmin o kadar da kötü olduğunu düşünmüyorum. | Open Subtitles | لا أظن أنّ التوحّد العقلي بهذا السوء. |
Ve aslında bu noktada bir sorumuz var, çünkü eğer otizmin bu denli farklı sebepleri varsa, bütün bu yatkınlıklardan geçip asıl sendroma | TED | وفي الحقيقة نحن لدينا سؤال صغير هنا, لأنه إذا كان هناك للتوحد كل هذه الأسباب المختلفة, فكيف تتحرك من هذه الاحتمالات جميعا |