Josh Trager otobüsünün yeni bir benzin pompasına ihtiyacı var. | Open Subtitles | حافلة جوش تريغر لا تحتاج الى عجلات جديدة مملوءة بالهواء |
Standartlara göre buraya bir şehir otobüsünün girmesi için planlamacılar, 25 metre genişliğinde lüks bir yol yapmalılardı. | TED | ومن أجل إحضار حافلة المدينة، وفقاً للقواعد، يرغب المخططون في طريق فاخر بعرض 25 متر. |
Tracey'nin annesi okul otobüsünün kızını buraya bıraktığını ve eve kadar bir komşularıyla birlikte gelmesi gerektiğini söylüyor. | Open Subtitles | اذن والدة تريسي قالت ان حافلة المدرسة اوصلتها بعد المدرسة كان من المفترض ان تمشي للمنزل مع احد الجيران |
Büyükannem derki başım vidalı olsaydı onu okul otobüsünün üstüne takardım. | Open Subtitles | جدي يقول : ان لم يكن راسي مرفوعا لكان علي ان اخليه في باص المدرسه |
- Burda okul otobüsünün ne işi var? | Open Subtitles | لماذا هذا الأتوبيس المدرسي هنا؟ |
Bu tur otobüsünün içi. | Open Subtitles | أترين، هذا الجزء الداخلي من حافلة الجولة |
Sana ne dediler bilmiyorum ama okul otobüsünün egzozu patladı ve at korktu. | Open Subtitles | حسناً، إسمعي، لا أعرف ما قلتا لك لكن حافلة المدرسة أطلقت دفقة من أنبوب العادم ففزع الحصان |
Kimseyi korkutmak istemem ama Ölüm Vadisi'nde takım otobüsünün bozulduğu zamana dayanarak söylüyorum. | Open Subtitles | لا أريد أن أفزع أحداً لكن استنادا على الوقت الذي تعطلت فيه حافلة فريقي أسفل وادي الموت، |
Parti otobüsünün berbat olması benim suçum değildi. | Open Subtitles | ليس خطأي أن حافلة حفلتكِ كانت حفلة فاشلة. |
Geçen hafta belediye otobüsünün güvenlik kamerasından çekilen şu resme bir bakın. | Open Subtitles | انظري لتلك الصورة. تم أخذها من كاميرات مراقبة حافلة لوس انجليس. التُقطت الأسبوع الماضي. |
Kafatası parçaların şehir otobüsünün.. ...ön ızgarasından çekilmeye başlar. | Open Subtitles | يسحبون أجزاء جمجمتك من مقدمة حافلة المدينة. |
O paketleri Barstow'da bir parti otobüsünün arkasında görürdüm seni hep. | Open Subtitles | أنا اعتدت على رؤيتك تقوم بفتح تلك الطرود وراء حافلة الحملة في بارستو في مكتبك |
Ama şunu unutma ki bir okul otobüsünün anahtarını vermiyoruz. | Open Subtitles | لكن ضعي بعين الاعتبار أننا لا نقوم بإعطائها مفتاح حافلة مدرسية |
Örneğin, eğer bu doğruysa, 80 kişilik bir yolcu otobüsünün bir kişiyi taşıyan bir arabadan 80 kat daha fazla yol alan hakkı vardır. | TED | فعلى سبيل المثال، إن كان ذلك صحيح، حافلة ب-80 راكب لها الحق في 80 مرة ضعف مساحة الطريق التي تشغلها سيارة بشخص واحد. |
Ayrıca 11 polis arabasının zarar görmesi ve bir şehir otobüsünün yok olmasından sorumlu... | Open Subtitles | ومسؤول أيضا عن تدمير 11 سيارة دورية ...حافلة نقل عام |
Tadı okul otobüsünün arka koltuğu gibi. | Open Subtitles | رائحته تشبه رائحة مؤخرة حافلة المدرسة |
Ava, burada olmamım sebebi onun bir oxy otobüsünün soyulması ve bir korumanın vurulması ile ilgili bir bağının olup olmadığını araştırmamdır. | Open Subtitles | " إيفا " فيما أنا هنا فأنا أنظر إلى احتمالات أن لديه يداَ في اختطاف حافلة صفراء وقتل حارس |
Sakatlar otobüsünün haftalık kirası 600 dolar. | Open Subtitles | باص المعاقين يكلف ايجاره 600 دولار بالاسبوع |
O yüzden yollara barikat kurarak okul otobüsünün güzergâhını değiştirerek evinin önünden geçmesini sağlamaya çalıştı. | Open Subtitles | لا ،لم ينجح لذلك بعدها حاول تغير مسار الطريق ويغير مسار باص المدرسة ليمر من جانب منزله |
Yetkililer, okul otobüsünün patlamasının ardından buldukları cesedin Memphis'teki okul otobüsünde siyahi bir çocuğa saldıran ve yakın zamanda serbest bırakılan Eugene Linwood'a ait olduğunu tespit etti. | Open Subtitles | حددت السلطات أن الأدلة على انفجار باص المدرسة. تعود للمتهم السابق (يوجين لينوود). في قضية اعتداء باص مدرسة "ميمفيس".. |
- Burda okul otobüsünün ne işi var? | Open Subtitles | لماذا هذا الأتوبيس المدرسي هنا؟ |