Birkaç dört bacaklı atalarınız, tetrapotlar, tropik nehir ovalarda mücadele ediyordu. | TED | لديكم بضعة أسلاف رباعية الأرجل، التتربوس، كافح في السهول النهرية الإستوائية. |
Sanırım bizim oralarda aynı büyüklükte bir iki tane kıyıdaki ovalarda da birkaç tane daha büyük çiftlik var. | Open Subtitles | هناك واحدة أو إثنتان كبيرتان أفترض، هناك من حيث أتيت وبضعـة أخريات أكبر على السهول الساحلية |
Platonun göçebeleridir ve bu kurak ovalarda vahalar arayarak muazzam mesafeler kat edebilirler. | Open Subtitles | بدو الهضبةِ وسَيَعبرونُ مسافاتَ واسعةَ في أغلب الأحيان عبر هذه السهول الجافّة في البحثِ عن الواحاتِ. |
ovalarda olduğu kadar Washington'da da işleri halledebilecek soydan gelen birisi. | Open Subtitles | شخص لديه جذور ويستطيع تخليص الأمور في واشنطون مثلما يستطيع فعل ذلك في السهول |
Şabdiz ahırdayken ovalarda koşmayı özlüyor. | Open Subtitles | يشتاق (شابديز) إلى السهول حينما يكون في الإسطبل. |
Her yerde dehşet var en güneşli ovalarda bile ama Haplin ilçesi dehşeti son birkaç yıldır uzakta tutan Şerifinin sahte güveniyle yaşıyor. | Open Subtitles | يوجد فزع بكل مكان حتى في السهول المشمسة لكنّ مقاطعة (هابلين) عاشت تحت ظلّ راحة زائفة من قبل الشريف |