| Parlaklık, görme korteksim için çok zayıf. | Open Subtitles | اللمعان ضعيف للغاية بالنسبة لقشرة عيني البشرية |
| Parlaklık teri, ter baskı hissettiğini, baskı da suçluluğu gösterir. | Open Subtitles | اللمعان يوحي بالعرق مما يوحي بالتوتر مما يوحي بالذنب. |
| Enjektör devrede. Parlaklık monitörlerinde bir sinyal var. | Open Subtitles | لدينا إشارة على شاشات اللمعان. |
| Anlamı, sen doğduğunda yüzünde bir duvak gibi Parlaklık vardı. | Open Subtitles | إنَّهُ يعني أنَّكِ عندما ولدتِ كانَ هناك بريق على وجهك |
| İlk başta, Parlaklık eziliyordu, ama bakmaya devam ettim, gözlerimi kırpmamaya zorladım kendimi. | Open Subtitles | في باديء الأمر السطوع كان ساحقا لكني إستمريت بالنظر مجبرا نفسي أن لا أرمش |
| Lliad Parlaklık getirecekti... | Open Subtitles | إلياد يعطي بريقاً شعر ظهر كلبك. |
| Parlaklık monitörlerinden bir sinyal alıyoruz. | Open Subtitles | لدينا إشارة على شاشات اللمعان. |
| Bu Parlaklık ise gliserine işaret ediyor. | Open Subtitles | و هذا اللمعان يبدو أنه الجلسرين |
| Parlaklık monitörleri aktif. | Open Subtitles | شاشات اللمعان تعمل. |
| Mükemmel Parlaklık. | Open Subtitles | اللمعان الجميل |
| Sisin içinde küçük bir Parlaklık ve sonra bana bakan iki kırmızı göz gördüm. | Open Subtitles | كان مجرد بريق صغير في الضباب ثم رأيت عينان حمراوان تحدقان إلي, |
| Uzun süren Parlaklık "Mademoiselle Rose Red" şimdi satışta. | Open Subtitles | بريق دائم مع "الآنسة الزهرة الحمراء . الآن في المتاجر |
| Ve sonra Parlaklık yitip gitmeye başladı. | Open Subtitles | وبعد ذلك السطوع بدأ يذوب |
| Gülüşünüze Parlaklık katın. | Open Subtitles | *أعط إبتسامتك بريقاً متميّزاً* |