Kimdi acaba, siz kötü şöhretli bir korsanı parmaklıkların ardına sımsıkı kapatır kapatmaz söz konusu korsanın serbest kalmasını uygun görüp değerli sevgilinizi her şeyiyle kendine alan? | Open Subtitles | من كان؟ في اللحظة ذاتها كان عندك قرصان سيئ السمعة خلف القضبان رآه مناسباً أن يحرر قرصاناً |
parmaklıkların ardına geçmeden doğru düzgün davranamaması çok kötü. | Open Subtitles | للأسف لا يستطيع ان يكون حسن السلوك إلا خلف القضبان |
Kırmızı çizgiyi geçebilmemiz ve birçok tehlikeli adamı parmaklıkların ardına koymak için kısa bir yolumuz vardı. | Open Subtitles | لقد حصلنا على طريق مختصر طريقة تتجاوز التعقيدات القانونية تؤدي إلى وضع أشخاص خطيرين خلف القضبان |
Beni parmaklıkların ardına koymak için para aldın. | Open Subtitles | أخذت النقود لتضعني وراء القضبان |
Beni parmaklıkların ardına koymak için para aldın. | Open Subtitles | أخذت النقود لتضعني وراء القضبان |
Canileri parmaklıkların ardına tıkmak. | Open Subtitles | وضع القتلة وراء القضبان |
Ve Amos Pembroke'u uzun bir süre demir parmaklıkların ardına koyacağız. | Open Subtitles | وسوف نضع "إيموس بمبروك" خلف القضبان لوقت طويل للغاية |
Shredder'la tek başına savaşıp onu parmaklıkların ardına gönderdi. | Open Subtitles | قاتل بمفرده "شريدر"، وحجزه خلف القضبان |
Bu soruyu dün sorsaydın hapishanede yaşamaktan, demir parmaklıkların ardına düşmekten ya da elektrikli sandalyede idam edilmekten daha kötüsü yok derdim. | Open Subtitles | إذا طرحت عليّ هذا السؤال البارحة لقلت إنه لا يمكنني الهبوط أكثر من الجلوس في السجن والنظر إلى الحياة من خلف القضبان أو على الكرسي الكهربائي |
Lex, parmaklıkların ardına tıkılmalı, Lana. Sen haklıydın. | Open Subtitles | من الضروري أن يوضع (ليكس) خلف القضبان يا (لانا)، كنت محقة |
Hadi onu parmaklıkların ardına koyalım. | Open Subtitles | .لنقوم بوضعه خلف القضبان |