Bunlar paylaşılan sorumluluk hissini, insanları topluluk olarak birbirine bağlayan ortak kuralları içerir. | TED | وهذا يتضمن حساً بالمسؤولية المشتركة. والمعايير العامة التي تجمع بين الناس سوية في مجتمع |
Yaşadığım en dönüştürücü deneyim buydu -- o anda, disonansı (uyumsuz nota bileşimi) ve armoniyi duymak, insanların beraberce şarkı söylemeleri, paylaşılan vizyon. | TED | اكثر تجربة تحويلية مررت بها في تلك اللحظة سماع التنافر و الانسجام والناس تغني الناس مع بعضها الرؤية المشتركة |
Bu durum kısa vadeli satışları tehlikeye atmış olabilir; ama, paylaşılan değerlere dayalı, devamlı ve uzun vadeli bir bağlılık da oluşturmuştur. | TED | قد يكون يؤثر على المبيعات في المدى القصير، لكنه يبني ولاء دائم وطويل الأجل استناداً على القيم المشتركة. |
İnsanlar o oluşan paylaşılan bağlantıyı severler birisi sizin hakkınızda bir şey bilince. | TED | الناس يحبون التواصل المشترك الذي يتم إنشاؤه عندما شخص يعرف شيئا عنك. |
Gönderilen her şey devlet arşivlerinin eninde sonunda sürekli bir parçası ve paylaşılan tarihimizin bir parçası olur. | TED | كل شيء يُرسل يصبح في النهاية جزءً من الأرشيف الدائم لحكومتنا، الذي هو سجلنا التاريخي المشترك. |
25 yıldır paylaşılan bir gelenek. | Open Subtitles | و لقد أحبها على اي حال لذا فقد أصبحت تقليدا احد التقاليد الذي تشاركناه لمدة 25 عام |
Varsayım şu ki paylaşılan bu işaretleyiciler, aynı yerden gelen ataların göstergesi: Fransa. | TED | يُعتقد أن هذه المؤشرات المشتركة تشير إلى أسلاف من ذات المكان: فرنسا. |
Bu, paylaşılan kaynakların ve bu kaynakların tükenmesinden nasıl kaçınılacağının bir hikayesi. | TED | هذه هي قصة الموارد المشتركة، وكيفية تجنب ما يسمى مأساة الموارد المشتركة العامة. |
paylaşılan rüyalar konusunda yasal çalışmalar yapıldı. | Open Subtitles | كانت هناك بعض الدراسات القانونية حول الاحلام المشتركة |
Bebeklerden biri ölürse onu en hızlı şekilde ayırmamız ve paylaşılan dokunun tamamını yaşayan ikize vermemiz gerek. | Open Subtitles | إن فقدنا أحد الطفلين يجب أن يتم فصله بأقصىسرعةممكنة, ونقل كل الأنسجة المشتركة إلى الطفل الذي على قيد الحياة. |
Sonra anlık bir neşe, paylaşılan bir mutluluk anında bir trajedi gerçekleşti. | Open Subtitles | ثم في لحظة من النشوة لحظة من السعادة المشتركة ضربت المأساة |
Geçmişimizin paylaşılan öyküleri sayesinde asla ölmeyeceğiz. | Open Subtitles | من خلال القصص المشتركة لماضينا, لن تموتي أبداً |
Thai Polisi tarafından paylaşılan ikili istihbarat sayesinde, nedenini biliyoruz. | Open Subtitles | و الآن بفضل الإستخبارات المشتركة من جانب الشرطة الملكية التايلندية، نعلم السبب |
Ne diye merak ettirdin mi "paylaşılan atölye" anlamına gelmektedir. | Open Subtitles | وجعلني أتسائل ماذا قصدتي بالكتابة المشتركة |
Bir bakıma paylaşılan sır bize asıl dostlarımızın kim olduğunu gösterir. | Open Subtitles | بطريقة ما، الأسرار المشتركة تخبرنا من هم الأصدقاء الحقيقيون |
Bir bakıma paylaşılan sır bize asıl dostlarımızın kim olduğunu gösterir. | Open Subtitles | بطريقة ما، الأسرار المشتركة تخبرنا من هم الأصدقاء الحقيقيون |
Bunu birkaç ay sonra bir hedefe dönüştürdük: 2030'a kadar aşırı fakirliği yok etmek ve paylaşılan refahı arttırmak. | TED | بعد بضعة أشهر، حولنا البيان إلى هدف: إنهاء الفقر المدقع بحلول عام 2030، تعزيز الرخاء المشترك. |
DNA sarmalları son koduna kadar eşleşir ve paylaşılan fizyolojik acının münferit belgeleri vardır. | Open Subtitles | تتطابق المادة الوراثية حتى الرمز الاخير و هناك توثيق لبعض الحالات من الشعور الجسدي المشترك بين التوائم |
Uyum sadece temel fikri anlama yeteneğimize bağlı değildir; aynı zamanda ortak zemin, anlayış ve paylaşılan inanç sistemine sahip olmamıza da bağlıdır. | TED | ولا يعتمد هذا التوافق فقط على قدرتنا لفهم المفهوم الأساسي. ولكن يعتمد ذلك أيضا على قدرتنا على تطوير التفاهم المشترك والنظم العقائدية المشتركة أيضاً. |
Ne olursa olsun tarih o biz paylaşılan ima edildi, | Open Subtitles | أيا كان التاريخ الذي تشاركناه |
En korkunç gerçek ise şudur: Artan ekonomik büyümeyi otomatik olarak yaygın bir şekilde paylaşılan bir refaha dönüştürebilecek bir ekonomik norm yok. | TED | الحقيقة المرعبة هي أنه لاتوجد قاعدة اقتصادية والتي تترجم تلقائياً زيادة النمو الاقتصادي على نطاق واسع من الإزدهار. |