| Eğer pazarlığı kabul etmiyorlarsa, geriye tek bir seçeneğimiz kalıyor. | Open Subtitles | إن لم يقبوا صفقة الاسترءاف، فليس لدينا سوى حل واحد |
| Böylece bir pazarlığı bağlarken o namussuzu masaya koyup derdim ki... | Open Subtitles | فقط لكي أنافش صفقة ورجل أمامي على الطاولة |
| pazarlığı sürdürmek için Eyal için beslediğim duygulara bel bağladın. | Open Subtitles | أنت كنت تعتمد على مشاعري لإيال للسيطرة على هذا التفاوض |
| hayır efendim. Rehine pazarlığı ile ilgili eğitimim yok benim. | Open Subtitles | كلاّ يا سيّدي، ليس لديّ أيّ تدريب في التفاوض على الرهائن. |
| Goa'uld neden böyle bir pazarlığı kabul etsin ki? | Open Subtitles | لماذا سيوافق الجوؤلد على هذه المفاوضات ؟ |
| Mevcut karısının hiç pazarlığı yok. | Open Subtitles | لقد كلفتاه الكثير زوجته الحاليّة ليست مساومة. |
| Anlaşma pazarlığı sadece tetikleme noktasıydı. | Open Subtitles | لتسبب الصدمة العاطفية الشديدة مفاوضات المعاهدة كانت مثل ضغط الزناد |
| Hayatında hiçbir pazarlığı kaybetmedin, bunu bildiği için de sana ulaştı. | Open Subtitles | أنت أبداً لم تفشلي في تفاوض في حياتك لذا وصل إليك |
| 11 tane daha uyuşturucu pazarlığı ve bundan sonra halka açık yerlerde. | Open Subtitles | إحدى عشر صفقة مخدرات إضافية و منذ الأن ستكون دائماً في مكان عمومي |
| Çünkü başka şansı yoktu yani en iyi pazarlığı yaptım ve mutlu oldum. | Open Subtitles | ومنحته أفضل صفقة حصلت عليها وشعرت بالفخر تجاه هذا |
| Gördüğümüz kadarıyla iyi gitmeyen bir uyuşturucu pazarlığı. | Open Subtitles | يبدو أنّها صفقة مُخدرات جرت على نحوٍ سيّء وفقاً ما توافد لدينا |
| Hayır, arabaya bir girip bir çıktığımdan ya bir sorunu konuşuyor ya da uyuşturucu pazarlığı yapıyoruz gibi oluyor. | Open Subtitles | لا، إذا دخلت السيارة ثم خرجت بعد دقيقة يبدو الأمر وكأنّنا نتحدّث عن مشكلة أو نجري صفقة مخدرات |
| Sanırım hepiniz bunun Adalet Bakanlığıyla yapılan zor bir itiraf pazarlığı olduğunu kabul ediyorsunuz. | Open Subtitles | وأظن أنكم تعرفون كم أنه صعب على وزارة العدل أن تقدم صفقة استرءاف |
| Buradaki asıl amaç İran Devrim Muhafızları adına yasadışı silah anlaşması pazarlığı. | Open Subtitles | هدفك الرئيسي هنا هو التفاوض بشأن صفقة أسلحة غير شرعية |
| - Tıpkı rehine pazarlığı gibi. Karşıdakine duymak istediğini söylersin. | Open Subtitles | مثل التفاوض مع الرهائن أنت فقط تخبر أحدهم |
| Teslim olma pazarlığı yapma numarasıyla kovanlarına girmeyi planlıyoruz. | Open Subtitles | ننوي دخول خليّتهم... بذريعة التفاوض على استسلامنا |
| Kocanızın sağ olduğunu doğrulamak istemezlerse pazarlığı bitmiş saymalıyız. | Open Subtitles | إذا كانوا ليسوا راغبين بالإقرار بسلامة زوجك فأعتقد أنه يجب أن نعتبر المفاوضات قد إنتهت |
| Pazarlığın da bi pazarlığı vardır | Open Subtitles | يجب أن يكون هناك مجال للتفاوض في المفاوضات |
| pazarlığı yaparken kendini savunman hoşuma gitti. | Open Subtitles | أنا أحب الطريقة التي تعاملت بها بنفسك في هذه المفاوضات |
| Konu savcı-sanık pazarlığı değil. | Open Subtitles | هذه ليست مساومة على استئناف، (جنيفا). |
| Güzel güzel gel. Fidye pazarlığı uzun sürmez, daha sonra özgürce gidebilirsin. | Open Subtitles | تعال بهدوء، مفاوضات الفدية لن تطول |
| Affedersiniz, sizin dilinizde "rehine pazarlığı" nasıl denir, unuttum. | Open Subtitles | عفواً لكنني نسيت أن أقول " تفاوض الرهائن" بالفرنسية |
| Bunu şeytanla pazarlığı yapan adamdan duymak çok rahatlatıcı. | Open Subtitles | شكرا , جيرمى يقولها الرجل الذى أبرم الصفقه مع الشيطان هذا مريحٌ جداً |
| Gözetleme, rehine pazarlığı ve psikoloji dersleri aldım. | Open Subtitles | المناهج كلها التي أخذتها عن المراقبة والبحث والتفاوض مع المختطفين وعلم النفس الجنائي |
| Rehine pazarlığı yapanlar kuralları belirleyemez. | Open Subtitles | الناس الذين يتفاوضون على حياة الرهائن لا يحصلون على ميزة املاء الشروط |