Yani hiçbir potansiyeli ve pazarlanabilir yeteneği yok. | Open Subtitles | أقصد, ليس لديها وجهات نظر أو مهارات قابلة للتسويق |
Onlara iyi davranıp pazarlanabilir bir fikir ortaya çıkana kadar pusuda bekliyor ve sonra da en yüksek teklifi verene satıyor. | Open Subtitles | تصادقهم, ثم تقبع منتظرة حتى يعلنون فكرة قابلة للتسويق وتسرقها لتبيعها لأعلى مُزايد |
Ben, baya yavas ogreniyorum. Fakat, sonunda farkettim ki belki tasarim icin yapilanlar o kadar onemli degildi -- cisimleri daha cekici hale getirme, onlari daha kolay kullanilir hale getirme, onlari daha cok pazarlanabilir yapma. | TED | صحيح أنني بطيء التعلم قليلا ولكن في نهاية المطاف بدأت أفكر أن ما حدث للتصميم, ربما لم يكن بتلك الأهمية. جعل المنتجات أكثر جاذبية, وأسهل للأستخدام, وأكثر قابلية للتسويق. |
Preston, senin sanatsal bakışın, pazarlanabilir bir ürün değil. | Open Subtitles | (بريستون)، إن رؤيتك الفنية سلعة غير قابله للتسويق فحسب. |