TabiÎ, Phoebe'nin beni hiç arkadaşı olarak görüp görmediğini bilmiyorum, | Open Subtitles | بالطبع أنا لا أعلم إن كانت فيبي تعتبرني من أصدقائها, |
Ve ben Phoebe'nin bunu yaşamasını istemiyorum. Daha iyisini hak ediyor. | Open Subtitles | وأنا لن أدع فيبي تخوض ذالك مرة أخرى إنها تستحق الأفضل |
Ama ne zaman Phoebe'nin bir problemi olsa herkesin kulakları onda! | Open Subtitles | و لكن عندما تكون عند فيبي مشكلة كلكم تسمعونها |
Phoebe'nin seninle konuşması gerek. Giyinme odasında. | Open Subtitles | يَحتاجُ فويب للكَلام معك في غرفةِ الملابس. |
Bir cadı olduğumu en yakın arkadaşım Glen'e söylemem hiç iyi değil, ama Phoebe'nin bunu yabancılarla dolu bir odaya söylemesi sorun değil? | Open Subtitles | حتى انها ليست بخير بالنسبة لي ليقول غلين بلدي أفضل صديق أنني ساحرة، ولكن لا بأس لفيبي لنقول غرفة كاملة من الغرباء؟ |
Endişelenme, Phoebe'nin babasının evine gitmek iki saat sürer tanışırlar, sohbet ederler, hayat hikayelerini paylaşırlar. | Open Subtitles | سيكون أمامنا ساعتين للوصول لمنزل والد فيبي سيتقابلون ، و يتحدثون و يتبادلون قصص حياتهم |
Şey, aslında, onlar Phoebe'nin tavsiyeleri. | Open Subtitles | في الواقع، لذلك السبب يوجد اقتراح اسمه، فيبي |
Bu Phoebe'nin bebeklere bakabildiği gerçeğinden daha önemli değil. | Open Subtitles | ليست مهمة نظراً الى أن فيبي إعتنت بالأطفال لوحدها |
Nancy Thompson yani Phoebe'nin eski iş arkadaşı, işinden atılacakmış. | Open Subtitles | أم، نانسي تومسون، من مكان فيبي تدليك القديم، والحصول على النار. |
Hayır, Özür dilerim Phoebe'nin askeri dedektif ile görüşmesi var, onu silahsız yollamak istemiyorum. | Open Subtitles | لا، أنا آسفة. لكنَّ فيبي لديها مقابلة مع المدعي العام، ولا يمكنني تركها بدون مساعدة |
Bu Phoebe'nin hayatta olduğu anlamına mı geliyor yoksa-- | Open Subtitles | وهل هذا يعني أنَّ، فيبي على قيد الحياة أو لا؟ |
Tamam. Phoebe'nin yanına gideceğim, Karen oraya gelebilir. | Open Subtitles | حسنا، سأذهب إلى فيبي في حالة كارين يذهب هناك. |
Darryl Phoebe'nin bahsettiği o şeyle o adama ulaştıracak. | Open Subtitles | حصلت داريل لنا هذا الشيء مع الرجل الذي فيبي كان يتحدث عنه. |
Phoebe'nin doğum günü yemeğine geç kaldık bile. | Open Subtitles | نحن بالفعل في وقت متأخر لعشاء عيد ميلاد فيبي. |
Anne, sanırım sana Phoebe'nin vejetaryen olduğunu söylemiştim. | Open Subtitles | أمّي، إعتقدت أنّني قلت لك، فيبي نباتيّة. |
Phoebe'nin tek yaptığı, onu sevmenize çalışmaktı. | Open Subtitles | كلّ ما حاولت فيبي فعله هو جعلكما تحبّانها. |
Phoebe'nin aklı hala şu Mike'da, değil mi? | Open Subtitles | ياه , فيبي ما زالت متعلقه كثيرا بذلك المدعو مايك ّ, هاه؟ |
- Phoebe'nin odasında, giremezsin. | Open Subtitles | - في غرفةِ فويب. أنت لا تَستطيعُ الدُخُول. |
Tamam, hadi Phoebe'nin yanına dönelim. | Open Subtitles | حَسَناً، دعنا فقط نَعُودُ إلى فويب. |
Phoebe'nin eve ganimet getirmek istemesi dışında çıkmadı. | Open Subtitles | فويب أرادتْ الجَلْب إلى البيت a تذكار، لكن ما عدا ذلك لا. |
Çünkü bu resim Phoebe'nin orijinal özçekimi Louis Bowman'in masumiyetini kanıtlayabilirdi. | Open Subtitles | لأن هذه الصورة صورة السيلفي الاصلية لفيبي قد تثبت بشكل اكيد ان لويس بومان بريئ |