| İstesem bile piercing'lere erişimim yok. | TED | انا حتى لا املك الوصول الى ثقب الوجه ان اردت. |
| Belki daha sonra bana nerelerine piercing yaptırdığını gösterebilirsin. | Open Subtitles | ربما فيما بعد يمكن أن تريني أين يوجد عندك ثقوب أيضاً |
| O alet piercing'in taşıdığı anlama ters düşüyor. | Open Subtitles | إنسي مسألة المسدس .. إنها فكرة مرفوضة في الثقب |
| Benim için dövmeler ya da piercing çok anlam ifade etmiyor zaten. | Open Subtitles | أما بالنسبة لى , الوشم و الثقوب ليسَ لها علاقة |
| -Evet, penisimde bir piercing'im var. Oradan yumurtalıklarıma bir zincir bağladım. Dinle... | Open Subtitles | لقد حصلت على ثقبي حلق في فتحة الذكر وربطت سلسلة من هناك للخصيتين |
| Ashley'in "piercing"i anlatacak. | Open Subtitles | هي كَانتْ سَتُخبرُني عن ثُقْب آشلي الجديد |
| Vajinana piercing de yaptırdın! | Open Subtitles | على الأرجح قد قمتِ ثقبت أعضاء جسدك |
| Evet, anne, Derek pek çok yerine piercing yaptırmış, ama kitabı kapağına göre yargılalamam gerektiğnii söyleyen sen değil miydin? | Open Subtitles | أجل، يا أمّي، (ديريك) لديه هوس بثقب نفسه ولكن، ألستِ أنتِ من أخبرتيني ألا أحكم على كتاب من غلافه ؟ |
| Paten sahasında hakemle sevişiyordum kızın da her tarafı piercing dolu, çizik oldu işte. | Open Subtitles | لقد كنت أضاجع تلك المرأة في مضمار الديربي ولديها ثلاثة حلقات ولقد تسببو بجرحي |
| Vücudunun her tarafında piercing var. | Open Subtitles | لديه شعر متناثر والأوشام تملأه وجسده مثقوب |
| Herkesin tamam diyebileceği bir şey, mesela piercing taktırmak gibi. | TED | شيء ما بحيث أن أي شخص يمكن أن يكون على ما يرام معها، كمثل عمل ثقب الأذن. |
| Burnuma, göbeğime ve vücudumun diğer dokuz yerine... piercing yaptırmayı düşünüyorum. | Open Subtitles | أفكر في ثقب أنفي و سرتي و ثقب تسعة أجزاء أخرى من جسدي |
| Ve eğer onun vücudunu inceleyecek olursan hiç bir yerde piercing bulamazsın. | Open Subtitles | وإذا قمتِ ببحث جسدي فلن تجدي أي ثقب في أي مكان |
| piercing yaptırır, hastalık kapar ve annelerine amcık falan derler. | Open Subtitles | عندما يحصلو على ثقوب الجسم و الأمراض المعدية وينعتون امهم بـ كيس الحقارة |
| Anlaşmıştık; 18 yaşına kadar dövme veya piercing yoktu. | Open Subtitles | لقد اتفقنا, لا وشوم لا ثقوب حتى عمر سن الـ18 |
| d d Wow, daha önce bu kadar yüz piercing i görmemiştim. | Open Subtitles | عجباً، لم يسبق أن رأيت هذا العدد الكبير من ثقوب الوجه |
| Şu piercing olayını seninle sonra konuşacağız. | Open Subtitles | سنتحدث حول الثقب لاحقاً هاتف النادله لا يجيب |
| Ama şansımız var ki, piercing'ler, özellikle de yeni takılanlar, vücut tarafından reddedilebiliyor. | Open Subtitles | لحسن الحظ بالنسبة لنا الثقب وخاصة تلك الجديدة غالبا ما يرفضها الجسم خلايا الدم البيضاء |
| - Latin, Takım Elbiseli sağ kulağında çok fazla sayıda piercing ve haç. | Open Subtitles | لاتيني يرتدي بدلة لامعة عدد سخيف من الثقوب في أذنه اليمنى، معلق في أحدهم صليب قوطي |
| Simsiyah saçları, bol bol piercing ve dövmesi vardı. | Open Subtitles | شعر أسود مُتدفق ، الكثير من الثقوب والأوشام |
| O zaman piercing dene. | Open Subtitles | إذا جرب الحصول على حلق |
| Tessa Price ordayken, göbeğindeki piercing ile göreceksin | Open Subtitles | عندما سعر تيسا كَانَ هناك مَع ثُقْب زرِّ البطنِ الجديدِ؟ |
| Burnuma piercing taksaydım ne olurdu? | Open Subtitles | ما رأيك لو ثقبت أنفي؟ |
| Para almayacağım. Hatta diline piercing de yaparım. | Open Subtitles | بدون مقابل سأقوم أيضاً بثقب اللسان |
| Üzgünüm, Sam ama göbek piercing'i işini daha önce konuşmuştuk. | Open Subtitles | أنا آسفة (سام), ولكن آنتهينا من التحدث عن حلقات البطن. |
| Bir şey buldum: gitar Washington'daki satıcıda kaşında piercing olan bir kadının getirdiğini söyledi. | Open Subtitles | وجدنا نتيجة، تاجر في العاصمة حصل على الغيتار، قال إنّ من جلبه امرأة بحاجب مثقوب |
| Dövmesi, piercing'i olmayan, iyi, çalışkan bir adam bulmuşsun. | Open Subtitles | فقد حظيت برجل لطيف ومجد في العمل بلا وشوم أو أقراط. |