Fakat problemi çözmek için yapay zekâ kullandığınızda işler farklı ilerliyor. | TED | لكن عندما تستخدم الذكاء الاصطناعي لحل المشكلة يحدث ذلك بطريقة مختلفة. |
Peki bu problemi çözmek için ne yapmamız gerekiyor ? | TED | إذن، ماذا يجب علينا فعله لحل هذه المشكلة؟ |
Bilgisayar biliminde, bir problemi çözmek için adım adım takip edilen şeye algoritma denir. | TED | في علم الحاسب، الخوارزمية هي مجموعة من التعليمات لحل مشكلة معينة، خطوة بخطوة. |
Bilim bize bağırıyor: "Bu problemi çözmek için yapman gereken şey!" | TED | يصيّح العلم فينا ويقول، "هذا ما يجب أن تفعله لحل مشكلتك." |
problemi çözmek için çözümler düşünebilirsin. Sorun ırkçılık gibi çok tehlikeli ve karışık olsa bile. | TED | يمكنك البدء بالتفكير بحلول لحل تلك المشكلة. حتي وإن كانت المشكلة خبيثة و مستعصية كما العُنصُرية. |
Bu problemi çözmek için büyük çaba harcanıyordu ve aslında bir çözümü de vardı. | TED | الان ، كان هناك جهد كبير لحل هذه المشكلة. و كان هناك حقيقة حل كبير. |
Ama problemi çözmek için yeni bir yaklaşım geliştirmişsin. | Open Subtitles | ولكن كنت قد وصلنا مع نهجا جديدا لحل هذه المشكلة. |
problemi çözmek için yeterli mi, yetersiz mi, hiç düşünmez. | Open Subtitles | ولا يقول أبداً إن كان يعرف ما يكفي أو لا لحل مشكلته |
Bu problemi çözmek için yepyeni bir yol bulamayacaksınız ta ki bizim de siber silahımızın olduğunu açık bir şekilde doğrulamadığınız sürece ve kullanımlarında bazı limitasyonlara razı olmadığınız sürece. | Open Subtitles | لن تجد طريقة جديدة كلياً لحل هذه المشكلة حتي تبدأ بالإعتراف |
Ayrıca kısma, yeniden kullanma ve geri dönüştürme önemli olsa da sadece bunları yapmanın, bu problemi çözmek için yeterli olmadığını vurguladığını düşünüyorum. | TED | وأعتقد أنها تُبرز أنه في حين أن التقليل وإعادة الاستخدام وإعادة التدوير مهمين، إلا أنها لن تكون كافية وحدها لحل هذه المشكلة. |
Ve Bilimsel Devrim, Aydınlanma, Endüstri Devrimi yoluyla, Batı mantık yürütmeyi güçlü bir şekilde geliştirdi ve eşit derecede önemli bir şekilde kullandı, birçok önemli pratik problemi çözmek için uyguladı. | TED | وخلال الثورة العلمية و التنوير و الثورة الصناعية رفعها الغرب بقوة حقيقة وبفس القدر من الأهمية استخدمها مطبقا اياها لحل العديد من المشاكل العملية العظمى |
Bu problemi çözmek için, dördüncü satırda bir koşul ya da ayrım ekledik. Böylece odada saymadığımız tek kişi kalırsa çalışacak. | TED | لحل هذه المشكلة قمنا في السطر الرابع بإضافة شرط، أو ما يسمى بـ"فرع" والذي لا ينفذ إلا إن كان هناك شخص واحد لم نستطع وضعه في زوج مع شخص آخر. |
Karışık bir problemi çözmek için iyi bir yol. | TED | هذه وسيلة جيدة لحل مشكلة معقدة . |
Yapay zekânın bu problemi çözmek için gittiği yol şu şekilde görünüyor: kendisini bir kuleye monte ediyor, sonra düşüyor ve B noktasına iniş yapıyor. | TED | ويتبين أن الطريقة التي يميل بها الذكاء الاصطناعي لحل هذه المشكلة بالذات تتم عن طريق فعل التالي إنه يقوم بجمع نفسه في برج ثم يسقط ويهبط عند النقطة B. |
Dünya'nın boyutunun nasıl hesaplanacağı gibi mitolojik bir hal almış problemi çözmek için çok basit ve pratik bazı ölçümler ile cebir ve geometriyi nasıl birleştirdiğini açıkladığı kitabını yanında getirdi. | Open Subtitles | الذي وصف "البيروني" فيه كيف جمع الجبر والهندسة ببعض المقاييس البسيطة والعملية لحل المشكلة العويصة عن كيفية قياس حجم الأرض |
"Dünyadaki en zeki bireylerin en büyük problemi çözmek için bir araya geldiğini hayal et: | Open Subtitles | متحدة معًا لحل أكبر ... ... : مشاكلهم |
(Gülüşmeler) Bu problemi çözmek için yanlış bir yaklaşımı ele aldığımı ifade etti ve daha sonrasında eşim oldu. | TED | (ضحك) أشارت إلى أنني أتّبع المقاربة الخاطئة لحل هذه المشكلة... وفيما بعد أصبحت زوجتي. |