| Kendinizi polis memuruna rüşvet vermek isteyen adamın yerine koyun. | TED | ضع نفسك في موقف الخاطف الذي يرغب في رشوة رجل الشرطة. |
| Aynı dönemde, işçilerini yaşatmak ve Nazi görevlilerine rüşvet vermek için mily0nlarca Mark harcadı. | Open Subtitles | أنفق الملايين على رشوة الضباط النازيين و على توفير الطعام الى عمّاله |
| En azından Gryffindor takımı rüşvet vermek zorunda kalmıyor. | Open Subtitles | على الأقل لا أحد بجريفندور دفع رشوة للدخول فى الفريق |
| Keşke kızlarımla evlenecek genç erkeklere rüşvet vermek üzere her yıl para biriktirseydim. | Open Subtitles | اتمنى بان يكون لدي مبلغ سنوي لرشوة الرجال العديمي القيمة ليتزوجوا بناتي، |
| Savcılık makamı, sanığın bu parayı siyasi partileri yasadışı yollardan finanse etmek jüri kararlarının lehine çıkmasını temin etmek üzere yargıçlara rüşvet vermek ve vergi kaçırmak amacıyla kullandığını iddia ediyor. | Open Subtitles | الادعاء يقول أن المتهم قد استخدمها في التمويل غير الشرعي لأحزاب سياسية و لرشوة القضاة من أجل حماية بعض المتهمين |
| İnsanlar senin rüşvet vermek için yeteri kadar önemli olduğunu sanırlar. | Open Subtitles | الناس يظنون أنك مهمه كثيراً لدرجه تقديم الرشوى |
| Eve dönmemiz için soföre rüşvet vermek adil mi? Hangi parayla? | Open Subtitles | أليس من العدل رشوة السائق لكي يرجعنا إلى المنزل؟ |
| Bir memura rüşvet vermek, insana... kumar oynatma lisansına bile mal olabilir. | Open Subtitles | و حيث أن رشوة أحد المسؤولين الرسمين يمكن أن تتسبب |
| Size söyledim, amacım Hakim Heller'a rüşvet vermek değildi. | Open Subtitles | انظر لقد أخبرتك بأنني لم أكن أحاول رشوة القاضية هيلر |
| Acele etsen iyi olur yoksa Tennessee valisine de rüşvet vermek zorunda kalacaksın. | Open Subtitles | من الافضل ان تسرعي او سوف تضطري الى رشوة حاكم ولاية تينيسي أيضا! |
| Son baktığımda bir miras memuruna rüşvet vermek yasa dışıydı. | Open Subtitles | اخر ما سمعت , انه من الخاطئ محاولة رشوة منفذ الوصية |
| Girebilmen için büyükbaban dekana rüşvet vermek zorunda kaldı. | Open Subtitles | تعيّن على جدّي رشوة العميد لكي يتم قبولك. |
| Ama devlet görevlilerine rüşvet vermek aykırı. | Open Subtitles | لا، ولكن هناك قانون ضد رشوة الموظفين العموميين. |
| Gözüme bak da söyle onunla tanıklara rüşvet vermek için buluşmadın mı? | Open Subtitles | هل بإمكانك النظر في عينيّ ، وإخباري أنّك لم تجتمع معها للتو بخصوص موضوع رشوة الشهود ؟ |
| Mesela kampanya finans yasalarını ihlal etmek, seçilmiş görevlilere rüşvet vermek, bu gibi şeyler. | Open Subtitles | مثل إنتهاك الحقوق المالية للحملة الإنتخابية رشوة مسؤولين منتخبين وغيرها |
| Gösterdiğin tek şey, uzaklaştırma almamak için her şeyi yapabileceğindi, ortaklara rüşvet vermek de dahil. | Open Subtitles | لقد اظهرت لنا انك ستفعل اي شيء لتخرج نفسك من الايقاف, بما في ذلك رشوة الشركاء |
| Bunları yeni bir sekretere rüşvet vermek zorunda kalabilirim diye getirdim. | Open Subtitles | أحضرتُ هذه في حال أضطررتُ لرشوة السكرتير |
| Vince Kasper, devlet görevlisine rüşvet vermek suçundan seni tutukluyorum. | Open Subtitles | فينس كاسبر، أنا أوقفك للتآمر لرشوة موظف عمومي. |
| Kimseye rüşvet vermek için bir nedenim yok benim. | Open Subtitles | ليس لديّ أيّ سبب لرشوة أيّ شخص. |
| İnsanlar senin rüşvet vermek için yeteri kadar önemli olduğunu sanırlar. | Open Subtitles | الناس يظنون أنك مهمه كثيراً لدرجه تقديم الرشوى |
| Carmine, onlara rüşvet vermek için Şeyh'i kullanacak. | Open Subtitles | (كارماين) سيستخدم "الشيخ" لكي يرشي أشخاص آخرين |
| Artık yasadışı işler yapan kişilere ok atıyorsun. Hatırladığıma göre bir müfettişe rüşvet vermek yasal değildi. | Open Subtitles | أنت ترشق السهام فيمَن يجنحون وحسب علمي , فرشوة المفتّش جنحة |
| Ben ısmarlıyorum. rüşvet vermek zorunda değilsin. Ne söyleyeceksen söyle. | Open Subtitles | لا يتوجب عليكِ أن ترشيني فقط قولي ما تودين |