Fakat bu reddetmenin veya atağın tehlikesini öğrendiğimde, bunu değiştirmenin zamanı diye düşündüm. | TED | لكن، عندما تعلمتُ عن مخاطر الرفض أو الهجوم، فكرتُ، حان الوقت لتغيير ذلك. |
Bana bir daveti açık bir şekilde reddetmenin kabalık olduğu ve birinin onun yerine nazik bir bahane sunması gerektiği öğretildi. | Open Subtitles | تعرف، لقد قيل لي بأن الرفض الجاف لدعوة هي وقاحة ويجب أن يعطي الشخص عذراً لائقاً، لذا... |
Ve o yüzden kendisi, reddetmenin kraliçesi! | Open Subtitles | و هذا هو سبب أنها ملكة الرفض |
Çeki reddetmenin tek nedeni kampanyana zarar verebileceğini düşünmen. | Open Subtitles | السبب الوحيد لترفضي الشيك هو أن تعتقدي بأنه سيضر حملتك |
Çeki reddetmenin tek nedeni kampanyana zarar verebileceğini düşünmen. | Open Subtitles | السبب الوحيد لترفضي الشيك هو أن تعتقدي بأنه سيضر حملتك |
Komutanım Daniel'a karşı olan iddiaları reddetmenin vakit kaybı olacağını düşünüyor. | Open Subtitles | يعتقد رئيسي أن انكار الإدعائات ضد دانيال |
Bunu reddetmenin cezası, yanarak ölmektir. | Open Subtitles | عقوبة انكار ذلك هو الموت حرقا |
Şeytanı reddetmenin bir faydası yok. Artık başka birinin sorunu. | Open Subtitles | لا، لا إمكانيّة لهزيمة الشرّير و قد أصبح مشكلةً لشخص آخر الآن |
Emri reddetmenin düşüncesi bile büyük suçtur! | Open Subtitles | ومجرد فكرة الرفض بحد ذاتها تعتبر اهانة! |
reddetmenin bir seçenek olduğunu sanmıyorum. | Open Subtitles | - لا أظن أن الرفض متاح |
Şeytanı reddetmenin bir faydası yok. | Open Subtitles | لا إمكانيّة لهزيمة الشرّير |