| Tek kaba işlerde çalıştırılacağımıza dair bir söylenti var. | Open Subtitles | هناك إشاعة تدور في الأنحاء أننا سنستخدم في الاعمال اليدوية فحسب |
| Buralarda bir söylenti var. | Open Subtitles | تدور هناك إشاعة عن عملك قبل أن تأتي الى المكتب |
| Etrafta bir söylenti var amcanın saldırıda ölmediğine dair. | Open Subtitles | هناك إشاعة تدور في الجوار أنّ عمك لم يُفتل في الهجوم |
| Mmm. Senatodaya gireceğinize dair bir söylenti var. | Open Subtitles | ياسيد هناك اشاعات بأنك ستترشح لمجلس الشيوخ |
| Demek senin sır tutman hisseden pay almaktı. Seninle ilgili pek çok söylenti var. | Open Subtitles | ستكون أنت الطبيب الأول في فريقي هناك اشاعات حول قصتك |
| Paradise'da Butler'ın kirli olduğuna dair bir söylenti var. | Open Subtitles | تقول الإشاعات في البلدة أن بتلر كان غير شريف. |
| Sizin hakkınızda bir çok söylenti var. | Open Subtitles | {\fnAdobe Arabic} هُناك الكثير من الإشاعات في الأرجاء. |
| Bölümümüz soruşturma altında diye bir söylenti var. | Open Subtitles | أعني، هناك إشاعة تقول أن قسمنا تحت قيد التحقيق. |
| İki gündür yemek yememişsin diye bir söylenti var. | Open Subtitles | هناك إشاعة تقول أنك لم تأكل ليومان |
| Etrafta tutsak askerlerimizin yakalanıp, hapsedildiğine ilişkin bir söylenti var. | Open Subtitles | ...لا، كانت هناك ...كانت هناك إشاعة ...بأن بعض جنودنا الناجين تم أسرهم وترحيلهم إلى السجن |
| Ama onu senin kovduğuna dair ortalıkda dolaşan bir söylenti var. | Open Subtitles | لكن هناك إشاعة تقول أنكِ طردتيه |
| Süt, Mentos ve kazıkazan kartlarını karıştırarak jet yakıtı yapabileceğine dair bir söylenti var. | Open Subtitles | هناك إشاعة تقول إنه بإمكانك دمج الحليب مع مينتوس) و فتات (لوتو) لصنع وقود الطائرة الظهرية) |
| Çocuklarımın öldüğüne dair bir söylenti var. | Open Subtitles | هناك إشاعة بأن ولداي ماتا |
| Yani, bir söylenti var. | Open Subtitles | أعني، هناك إشاعة تقول أن |