50 yaşın üstünde olduğunu söyleyemedim. Bu adilce olmazdı. | Open Subtitles | لم أستطع إخباره بسن أعلى من الخمسين كان سيكون ذلك ظلماً له |
söyleyemedim, Stephen. Arkasında bıraktığı tek kişinin sadece ben olmadığımı söyleyemedim. | Open Subtitles | لم أستطع إجبار نفسي على إخباره أنني لست الشخص الوحيد الذي سيتركه خلفه |
Ben de ona hiçbir şey söyleyemedim. | Open Subtitles | و أنا لا أستطيع إخبارها ما الذي يجب عليها فعله |
Çünkü dün aradığı numaranın benim olduğunu söyleyemedim. | Open Subtitles | أنا قلت لها أن رقمي هو رقمك لأنني لم أستطع أن أقول لها رقمي |
Yani Jess ona bunları söyleyemedim o zaman, ama sana şimdi söyleyebilirim. | Open Subtitles | الامر ياجيسي هو انني لم اتمكن من اخباره ذلك حينئذ لكن يمكنني اخبارك الان |
Onun da orada olduğunu aynadan izlediğini bildiğimden bir şey de söyleyemedim. | Open Subtitles | لا أستطيع أن أقول أي شيء حتى لأننيأعرفأنههناكبالخارج، تماماً خلف الحاجز الزجاجي |
Seslendiğini duydum ama bir şey söyleyemedim. | Open Subtitles | سمعتك تنادي و لكني لم أتمكن من قول أي شىء |
Oraya ona gerçeği söylemeye gittim, sonra söyleyemedim, ondan sonra bu sabah söyleyecektim ama seks o kadar iyiydi ki eğer ona söylersem, bir daha onunla seks yapamayacağımı fark ettim. | Open Subtitles | ذهبت هناك لأخبره الحقيقة و بعدها لم اخبره و بعدها كنت سأخبره بهذا الصباح |
Eski görünüşünün korkunç bir yansıması olduğunu ona söyleyemedim. | Open Subtitles | لم أستطع إخباره بأنه كان انعكاساً مروعاً عن شخصه الماضى |
Onunla gidemeyeceğimi söyleyemedim, eğer onu görürsen bunun ne kadar önemli olduğundan bahsedebilirsin. | Open Subtitles | لذا ربّما لو حدث ورأيته، فبوسعكِ إخباره كم هذا مهم |
Ona söyleyemedim bile. Hatırlamaya başladığımı ona söyleyemedim bile. | Open Subtitles | لم أستطع أن أخبره، لم أستطع إخباره أن ذكرياتي عادت |
Ona onu özlediğimi ve eve gelmek istediğimi söyleyemedim. | Open Subtitles | ولم استطع إخبارها بأني أفتقدها وأني أردت العودة للبيت |
Karıma beni beklememesi gerektiğini söyleyemedim. | Open Subtitles | زوجتي... لم أتمكن من إخبارها بأن لا تنتظرني |
Ağzımda şarap vardı, söyleyemedim. | Open Subtitles | كان فمي ممتلئا بالنبيذ، لم أستطع أن أقول لك |
Hayır, kocama hiçbir şey söyleyemedim yoksa onu kaybedebilirdim. | Open Subtitles | كلا. لم أستطع أن أقول أيّ شيء لزوجي وإلا سأفقده |
Ben ona gerçekte ne olduğunu asla söyleyemedim. | Open Subtitles | و لم استطع بالتأكيد اخباره بما كانت عليه بالفعل |
- Sana önceden söyleyemedim. | Open Subtitles | أنا لا أستطيع أن أقول أيّ شئ إليك في وقت سابق. |
"Yüzüne karşı bunları hiç söyleyemedim." | Open Subtitles | لم أتمكن من قول هذا" ."إليك وجهاً لوجه أبداً |
Ona, onu sevdiğimi hiç söyleyemedim. | Open Subtitles | لم أنل فرصة لأخبره بأني أحبه |
Sevdiğim ve kaybetmeyi kaldıramayacağım bir işim var seninle birlikte vakit geçirmek istedim, ama sana yaşlı yorgun biri olduğumu söyleyemedim. | Open Subtitles | ولدي عمل أحبه , و لا أستطيع تحمل فكرة خسارة أردت أن أخرج معك , حاولت أن أخرج معك ولكنني لم أستطع ,ولم أرد أخبارك بأنني عجوز فاشلة كسولة |
Onlara söyleyemedim. | Open Subtitles | لم أستطع إخبارهم |
Daha önce birşey söyleyemedim, çünkü diğer ikisi organizasyonun içinden değillerdi. | Open Subtitles | لم أستطع قول شيء من قبل لأن الإثنان الأخرين ليسوا في التنظيم |
Ona onu özlediğimi ve eve gelmek istediğimi söyleyemedim. | Open Subtitles | لم أتمكن من أخبرها كم أفتقدها وأرغب بالعودة إلى المنزل. |
Ve ben de zavallı o kadına ve ailesine yardımcı olmaya çalışıyordum... sana söyleyemedim çünkü... biraz karışık. | Open Subtitles | فأنا أساعد هذه المرأه ، ويأتي الآخرين وينضمو إلينا أنا آسفه لم أستطع إخبارك ، لأنه لانه الأمر معـقد |
Niye bilmiyorum ama ona buraya geleceğimi söyleyemedim | Open Subtitles | لست ادري لماذا لم استطع فقط ان اقول لها بأنني قادمة الى هنا |