Somonlar ayıların nerede olduğunu görmek için keşif amaçlı kısa sıçramalar yapıyor. | Open Subtitles | يقوم السلمون ببعض القفزات الاستطلاعية القصيرة ليرى مكان الدببة |
Küçük sıçramalar bile seni hırpalayabilir. | Open Subtitles | حتى القفزات القصيرة قد تكون صعبة بعض الشيء |
Motokrosta sıçramalar çok tehlikeli, tümsekler daha da tehlikeli. | Open Subtitles | الموتوكروس" خطير جدا عند القفزات" خطير جدا عند المطبات |
Ama dil, evrim, bunlar adımlardır, ileriye sıçramalar değil. | Open Subtitles | لكن اللغة, التطور-- انها عمليات من خطوات, وليس قفزات. |
ve bu bilinçaltı çalışmasında müthiş sıçramalar yapmamızı sağlayan yolculuğun varış yeri, sonucudur.. | Open Subtitles | والمقصد من تلك الرحلة أننا حققنا قفزات مبهجة في دراسة الاوعي . |
- Bölüm yarışmasındaki o garip taklalar ve insanüstü sıçramalar. | Open Subtitles | إنهم يقومون بكل هذه القفزات الغريبة والخارقة -في التصفيات المحلية . |
Mantık böyle sıçramalar. | Open Subtitles | مثل هذه القفزات في المنطق |
sıçramalar arası yarım saat gerekir. | Open Subtitles | تحتاج نصف ساعة بين القفزات - |
Einstein bu şekil varsayımların, kabul edilebilir sezgisel sıçramalar olduğunu kastederdi. | Open Subtitles | أشار (آينشتاين) أنّ مثل هذه الفرضيات قفزات حدسيّة مقبولة |