Ve saklıyordur çünkü... işi mahvedeceğini ya da senin sıkılıp onu terkedeceğini düşünüyordur... ama o bölüme gelmişsindir ve hala yanındasındır. | Open Subtitles | والذي ما زالت تخفيه لانها تعتقد بأن هذا الجزء والذي سوف يتفجر إما يجعلك تغادر أو أن تمل لكنك تدخل الى هذا المكان وتبقى هناك |
Bir şeyler bulacaksın. Ben de senden sıkılıp kendimi kapana kısılmış hissedeceğim. | Open Subtitles | سوف تفكر فى هذة الاشياء وسوف تمل منى |
Yapmamız gereken olduğumuz yerde hareketsiz durmak ve onlar böylece sıkılıp gidecekler. | Open Subtitles | لا , ماعليك فعله هو ان تقف بثبات شديد و في النهايه سيصابوا بالملل و سيبتعدوا |
sıkılıp sıkılmadığımızı, televizyon isteyip istemediğimizi sormak istemişler. | Open Subtitles | يستقصون إذا نشعر بالملل ونحتاج للتلفزيون |
Bırak orada bir süre otursun, muhtemelen sıkılıp gider. | Open Subtitles | فقط اتركة يَجْلسُ هناك لفترة و من المحتمل ان يمل و يرحل |
Siz sıkılıp gidene kadar burada kalabileceğimi düşündüm. | Open Subtitles | أعتقد أني سأبقى هنا حتى تضجر مني وترحل |
Birimiz kesinlikle diğerinden sıkılıp ilişkiyi bitirecek mi? | Open Subtitles | أحدنا بالتأكيد سيمل من الآخر ؟ فينهي الأمر ؟ |
Çince ona kadar saymayı öğrenecek sonra sıkılıp, yeni rüyası olan arı yetiştiriciliğine geçecek. | Open Subtitles | ثمّ سيسأم وينتقل إلى حلمه الجديد ليصبح مربي نحّل. |
Cidden? Günün birinde bizden sıkılıp, ortadan kaybolursun, öyle mi? | Open Subtitles | هل تمل منّا فحسب وترحل ذات يوم ؟ |
Başlarda sıkılıp ertelemek istiyorsun, ama bir kere başlayınca düşündüğünden çok daha hızlı yapılabileceğini anlıyorsun. | Open Subtitles | في البداية تمل ومن ثم تصير تؤجلها لكن متى بدأت ... ت كتشف أن ذلك يحدث أسرع مما تصورت . |
Belki tesisatçıyı oynamaktan sıkılıp, burayı satıp, evlenip, Connecticut'a taşınırsın. | Open Subtitles | ربما سوف تمل من لعب دور عامل الصيانة وتبيع المنزل وتتزوج وترث (وتنتقل الى (كينتيكت |
Basın sıkılıp bırakacaktır. | Open Subtitles | الصحافة سوف تمل وتمضي |
Peki. Bayan Longmire sıkılıp fikrini değiştirmeden... tazminat paketini merak eder diye düşünmüştüm. | Open Subtitles | حسناً , قبل أن تمل السيدة ( لونقمير ) و تغير رأيها |
Demin kadınlar tuvaletinde Stella'yı vurdum. Karen ise sıkılıp eve gitti. Bu çok önemli. | Open Subtitles | لقد أصبت ستيلا قبل قليل في غرفة السيدات وكارن عادت إلى المنزل لأنها شعرت بالملل. |
- Katil sıkılıp riski artırdı | Open Subtitles | أصيب القاتل بالملل و زاد من خطورة مهماته |
sıkılıp sıkılmadığımızı, televizyon isteyip istemediğimizi sormak istemişler. | Open Subtitles | يستقصون إذا نشعر بالملل ونحتاج للتلفزيون |
Geleneksel 'sessiz sinema' oyunumuzu oynarız, sıkılıp da bizden bir hikaye isteyince de sen çıkar gelirsin, elbise ve şapka ile kılık değiştirirsin. | Open Subtitles | سنلعب لعبة الفوازير التقليدية، وعندما يمل ويطلب قصة، تخرج أنت إلى هنا, وترتدي فستاناً وقبعة، |
Çünkü sıkılıp, mutsuz olduktan sonra bu ilişki bitmiştir demesi sadece an meselesidir. | Open Subtitles | لأنها مسألة وقتٍ فحسب قبل أن يمل أحد ويصبح غير سعيد ويقول بأن الأمر انتهى |
Siz sıkılıp gidene kadar burada kalabileceğimi düşündüm. | Open Subtitles | أعتقد أني سأبقى هنا حتى تضجر مني وترحل |
Evde Sponge Bob maratonunu seyrediyor, yani her an sıkılıp gelebilir. | Open Subtitles | اين (كيني)؟ لديه مرثون اسفنجي في البيت ، سيمل من ذلك ويظهر في أي دقيقه |