Sadece doğanın sağladığı araçları kullanarak bir ipucu buldum! | Open Subtitles | وجدت دليل.. باستخدامي فقط الوسائل التي توفرها الطبيعة |
Uyduların bize sağladığı hizmetleri sıklıkla kullandıkça, uydular, kendileri uzayda kalıcı bir iz bıraktıkları için dikkatimizi hak ediyorlar. | TED | وبينما نحن نعتبرها من المسلمات الخدمات التي توفرها لنا الأقمار الصناعية، فإن تلك الأقمار نفسها تستوجب اهتمامنا نظرا لتأثيرها الواضح علينا في الفضاء حيث هي. |
İlk iPhone'nun rafları patlatmasından önce, Rusya hükumeti riskleri, teknolojinin sağladığı fırsatları, karşılıklı iletişim ve bize sağlanan anlık iletişimi anladı. | TED | حتى قبل وضع أول جهاز آيفون على أرفف الأسواق أدركت الحكومة الروسية المخاطر والفرص التي تقدمها تلك التكنولوجيا والتفاعل المتبادل والاتصالات الفورية التي توفرها لنا. |
Asıl nokta, her bir yardımcının sağladığı desteği en üst düzeye çıkarmak, tek bir kilolitre yakıt boşa harcamadan. | TED | مفتاح الحل هو بمضاعفة الدعم الذي يقدمه كل مساعد منهما. عدم إضاعة كيلو لتر واحد من الوقود. |
Biraz işin içine girince, tıpkı babamın bana sağladığı destek gibi diğer bakıcıların da sağladığını gördüm ve bu, sağlık sisteminde hayati bir rol oynuyor. | TED | وحينما نظرت بعمق رأيت مقدمى الرعاية يقدمون نفس الدعم الذى كان يقدمه لي والدي ويقومون بدور مصيري فى نظام الرعاية الصحية |
Çalışması için, bu makine resimdeki hastanenin sağladığı bir takım şeylere ihtiyaç duyuyor. | TED | لكي تعمل، تحتاج الآلة لعدة أشياء والتي يجب أن يقدمها المستشفى |
Soru sormadan hakikate ve cevaplara ulaşmanın bizi hiçbir yere götürmediğinin farkına varmak bilimin sağladığı özgürleşmenin sonucudur. | Open Subtitles | لأن هذه هي الحرية التي يقدمها العلم استيعاب أن أفتراض الاجابه قبل أن تسأل السؤال |
Burada olan şey, Athar'ın sizlere sağladığı, çok nadir bir şey ama bizim de teklif edebileceğimiz şeyler var. | Open Subtitles | ما لديك هنا ، ما وفرته آثار لك هو شئ نادر للغاية و لكن لدينا الكثير مما يمكننا توفيره أيضا |
Sadece taksinin sağladığı araçları kullanarak, ortağım hakkında yeni birşey daha öğrendim. | Open Subtitles | باستخدام الأدوات الوحيدة التي يوفرها التاكسي اكتشفت شيء جديد عن شريكتي |
Hayatları bu gezegenin onlara sağladığı benzersiz koşullara bağlı. | Open Subtitles | - - تعتمد حياتهم على شروط معينة من النادر توفرها وهي متوفرة على هذا الكوكب |
Sarkissian ailesinin sağladığı silahlar yüzünden her gün binlerce kişi ölüyor. | Open Subtitles | الآلاف يموتون كلّ يوم من الأسلحة التي توفرها عائلة (ساركيزيان). |
- Doğru. "Her gün binlerce insan Sarkissianların sağladığı silahlar yüzünden ölüyor" lafına ne oldu? Ne... | Open Subtitles | ماذا حدث لـ"الآلاف يموتون كلّ يوم من الأسلحة التي توفرها عائلة (ساركيزيان)"؟ |
Bu bizim için çok önemli bir değişimdi çünkü başarıyı toplumun bize sağladığı toplu bir ölçü olarak tanımladığımız andan itibaren başarı ölçülebilir oldu. Çünkü eğer başarı toplumdaysa o zaman buna işaret eden birçok veri vardır. | TED | وكان هذا تحول مهم جدًا بالنسبة لنا لأن اللحظة التي عرفنا فيها النجاح بأنه تدبير جماعي يقدمه لنا المجتمع أصبح قابلًا للقياس لأنه إذا كان في المجتمع، هناك نقاط بيانات متعددة حول ذلك |
Dostumuz Angel'ın sağladığı hizmet onların aklına "V" ile başlayan kelimeyi getirebilir. | Open Subtitles | الخدمة التى يقدمها (أنجل) ربما تجعلهم يفكرون فى كلمة ال "فى" |
"Athar'ın sizlere sağladığı mı?" | Open Subtitles | ما وفرته آثار لكم ؟ هل بدأت تقتنع بهذا الحديث ؟ |
Burada sağladığı şartlardan utanmış görünüyor ve kızların gidişine şaşırmamış. | Open Subtitles | يبدو أنه محرج من الظروف التي يوفرها هنا و ليس متفاجئ بأنهم قد رحلوا |